2.5

11.8K 752 548
                                    

Eray' dan

Aramanın cevaplanmasını beklerken bir yandan da aynanın karşısında tipimi düzeltmeye çalışıyordum. Bilinmeyen' i sarhoşken aramam iyi bir fikir miydi? Ya kendisini fark etmeden gösterip daha sonra benimle konuşmazsa diye düşünmeden edemedim. Eğer böyle bir şey olursa onun bu akşamı hatırlamayacağına güvenerek ona söylemezdim. Sonunda aramanın cevaplandığını belirten bir tık sesi odada yayıldı. Hızlıca telefonu elime alıp ekrana baktım. Sadece karanlık vardı.

"Bilinmeyen? Orada mısın?" Karşı taraftan hâla hiçbir ses duyamıyordum. Telefonu kulağıma biraz daha yaklaştırınca iç çekişlerini duydum, daha sonra ise o hıçkırmaya başladı zaten. Endişeyle konuştum.

"Daha mı kötü ağlıyorsun? Bir şey de.Ya da aramayı hoparlöre alıp sohbetten cevap yaz bana. Ben buradan seninle konuşurum." Birkaç hıçkırış daha duyduğumda bunun ağlamasıyla alakası olmaması için dua ettim. O sırada üstten bildirimin düşmesiyle hemen sohbete girdim.

Bilinmeyen: Niye aradın?

Bu soruya verecek cevabı bulmam çok zor değildi, o yüzden çabucak cevap verdim.

"Ağlamaman için ama sen şu an daha çok ağlıyorsun sanırım. Ağlaman geçene kadar buradayım." Yalvarır gibi konuşsam da o bunu anlamayacak kadar sarhoş olmuştu.

Bilinmeyen: Neden ağladığımı sormayacak mısın?

Ayılmış mıydı? Hayır diye düşündüm çünkü öyle olsaydı, şu an ağladığını duymamam için yüzüme kapatırdı ve ağlamadığını iddia ederdi.

"Sarhoşsun, ondan dolayı hassas olduğunu düşünmüştüm. O yüzden pek sorgulamadım ama anlatmak istersen dinlerim." Burnunu çektiğini çıkan hafif sesten anlamıştım, yorganın altında olduğunu bilmem için onu görmeme gerek yoktu.

Bilinmeyen: Neden aradın?

Kaşlarım çatıldı, bunu zaten söylemiştim. "Dediğim gibi ağlamanı durdurmak için." diye mırıldandım.

Bilinmeyen: Çünkü üzülmemi istemiyorsun?

Bilinmeyen: Eray sen bana değer veriyorsun, yanlış düşünmüyorum değil mi?

Ani gelen cesur sorusuyla ekrana şokla baktım. İlk önce inkar etmeyi düşündüm fakat daha sonra yarın zaten hatırlamayacağı ve dediklerimin bir kopyası da onda olmayacağı için içimden geleni söylemeye karar verdim. Ona değer veriyor muydum? Tabii ki veriyordum, hissettirmesem de benim için değerli biriydi. Haftalardır neredeyse her gün konuşuyorduk, yine neredeyse tüm sırlarımı biliyordu, beni anlıyordu, onu anlıyordum. Ona değer veriyordum.

"Evet Bilinmeyen, sana değer veriyorum. Tahmin ettiğinden fazla ama olmasını istediğinden az." derken son cümleyi mırıldanmıştım, yine de duyduğunu biliyordum. Küçük bir hıçkırık sesi duymamla ne yapacağımı bilemez hâlde tek elimle saçımı dağıttım. Ne yapılırdı ki böyle durumlarda? Daha doğrusu böyle durum yaşayan var mıydı?

"Ama ağlama bak, sen benim üzülmemi istemezsin. Sen üzülünce ben de üzülüyorum, o yüzden ne olur ağlama."

Bilinmeyen: Ben üzgün olduğum için ağlamıyorum ki.

Bilinmeyen: Neden ağladığımı bilmiyorum, kafam yerinde değil gibi.

Hafifçe gülümsedim, onun beni görebildiğini biliyordum. İç çekiş sesleri ben gülümsediğim süre boyunca durdu. Daha sonra ise diğerlerinden farklı ve oldukça derin bir iç çekiş sesi duydum, bu ağladığı zaman olanlar gibi değildi.

Terzin Ben Değilim| TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin