3.2

11.5K 757 733
                                    

Eray' dan

İnsan bazen bir şeyleri itiraf edemezdi ama öyle arkadaşına ya da ailesine değil, kendisine itiraf edemezdi. Bundan bir ya da iki hafta önce ben Ece' yi sevmediğimi biliyordum. Ancak bilmek ve kendine itiraf etmek farklı bir şeydi, ki ikincisi cidden çok zordu. Dün, Bilinmeyen bana o soruyu sorduğunda uzun zamandır bildiğim ama kendime itiraf edemediğim gerçek yüzüme su gibi çarpmıştı.

O an öyle ani gelmişti ki, kendimde ne o soruyu yanıtlayacak güç ne de soruyu algılayacak mantık bulabilmiştim. Sevmekten vazgeçmek bu kadar kolay mıydı? Yoksa ben aşık olduğumu mu sanmıştım? Saatlerce hem de saatlerce bunu düşündüm, hatta öyle ki bir ara Bora' yı arayıp anket yaparcasına sevgiyle alakalı sorular sormuştum. Geçen birkaç saatin sonunda ise hiçbir sorunun değil ama tek bir cevabın önemli olduğunu anlamıştım, benim kalbim artık onu görünce kendini dışarı atmak ister gibi çarpmıyordu.

Bilinmeyen' e yazdığımda görüldü atmasını ise heyecandan bayıldığına ya da diyecek söz bulamadığına bağlamıştım.

Bugün okula geldiğimde gördüğüm ilk yüz Arda' ydı. Ben uzun bir süre sonra ilk defa arkadaşım dediğim çocuğun yüzüne kendimi kötü hissetmeyerek baktım. Dersler boyunca sürekli neşeliydim garip bir şekilde, halbuki Ece' nin içimde bir boşluğu doldurduğunu ve o giderse yıkılacağımı sanıyordum. Yeniden birini seversem böyle mi hissederdim?

"Eray kalksana, Leyla gibi dalıp gitmişsin öyle."

Yanımdan gelen Ceyhun' un sesi beni kendime getirirken silkelendim. Kaç dakikadır öylece düşüncelere dalmıştım. Öğle arası yeni başlamıştı ve biz yine o köşedeki masadaydık. Ömer' ler için başka bir masa daha çeksek de onlar henüz gelmemişti.

"Beni bana sor Leyla..." diyerek diğer yanımdan bir şarkı mırıldanan Bora' ya ise gözlerimi devirmekle yetindim. Sağımda Ceyhun, solumda o vardı ve karşım boş kalmıştı.

"Ne dalacağım ya? Düşünüyorum öylesine."

"Belli belli, sen kesin Leyla olmuşsun. Bugün bir neşeli hâller, sonra dalıp dalıp gitmeler..." diyen Ece' ye de gözlerimi devirdim. Onlar aşık olduğum için sevindiğimi sanıyordu ama ben artık aşık olmadığım için mutluydum.

"Arkadaşlar bir insan mutlu olunca niye bu kadar sorguluyorsunuz?" dememin ardından Ömer ve diğerleri de gelip birer sandalye çekmişti, karşımdaki boş yeri Eylül doldurdu. "İlla mutsuz gezeyim istiyorsunuz..."

"Eray' cığım mutsuz ol tabii ki istemiyoruz ama bugün matematik dinlerken bile sırıtıyordun lan. Derste içine cin kaçtı sanıp korktum." dedi Bora. Şokla ona döndüğümde aklıma, derste cidden sırasını benden uzağa çekiştirdiği geldi. Fazla korku filmi izliyordu.

Yiğit, "Bugün herkesin neşesi üzerinde galiba ben hariç." diyerek cevap vermemi engellediğinde ağzımı kapatarak ben de ona döndüm. Kimin neşeli olduğunu soracaktım ki yine birileri benden önce davrandı, yani Ceyhun.

"Kimmiş o neşeliler?"

Ceyhun' un da bugün morali bozuktu çünkü dün Irmak' la atışmışlardı. Bu sebeple bugün ayrı oturmuşlardı sürekli. Bir buçuk aydır flört ayağına sevgililerin yaptığı her şeyi yapıyorlardı keratalar.

"Ben hariç bizimkiler ve Eray galiba. Bir bana kimse bir şey anlatmıyor. Bu insanlar niye mutlu? Ben niye değilim?" diyerek kendi kendine mırıldanması beni güldürürken diğerleri de benimle beraber gülmüştü.

"Eğer yemek yersen sen de mutluların arasına katılacaksın Yiğit, hissediyorum." diyen Eylül de gülümsüyordu. O da benim gibi siyah okul kazağını ve altına siyah bir kot pantolon giymişti. Saçlarını salık bırakmıştı, Yeşim de onunla aynı şekildeydi. Yiğit bunun üzerine omuz silkerek yerinden kalktı ve kantin sırasına gitti, peşinden Ceyhun, Yeşim ve Bora da gitmişti. Ömer de daha sonra tuvalete gideceğini söyleyerek ayrılınca masada Arda, Ece ve Eylül kalmıştı benimle beraber.

Terzin Ben Değilim| TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin