Yerdeki taşı ayağımla okula kadar taşırken bugünün ne kadar talihsiz bir gün olabileceği hakkında tahminler geliştiriyordum. Muhtemelen işler hiç iyi olmayacaktı. Yine ağlayacaktım. Elimdeki kuruvasanın kağıdını çöpe atarak Alya'yı beklemeye başladım. Çok geçmeden Alya koşarak gelmişti. Sınıfa girene kadar ne kadar heyecanlı olduğunu anlatmıştı. İlk derse girdiğimizde daralıyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. İçimde bir endişe dersi dinlememi engelliyordu. Not almayı bıraktım ve istemsizce tırnaklarımı yemeye başladım. Zil çaldığında heyecanım ve endişem hızla artıyordu. Alya seslenene kadar sürekli aynı şeyi düşünüyordum.
"Marinette iyi misin?" Bu da soru mu? Tabiki değilim.
"Evet biraz heyecanlıyım."
"Anlayabiliyorum bende öyleyim. Bu ders izinli olarak spor salonuna ineceğiz. Muhtemelen son derse kadar elemeler olur."
"Evet bencede." diyerek geçiştirdim. O spor salonuna inmeyi hiç istemiyordum ama onu yanlız bırakamazdım. Spor salonuna geçmeden önce kıyafetlerimizi değiştirdik. Oraya geldiğimizde ise büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Tüm kızlar fiziklerini öne çıkaracak kıyafetler giyerken ben hem bol hem de kat kat giyinmiştim. Bu da yetmezmiş gibi üzerime hırka almıştım. Hırka fazla kilolarımı saklama yöntemim sadece. Okulumuzun beden eğitimi öğretmeni salona yanında iki kız ile birlikte girerek hepimizin oturmasını istedi. Herkesi teker teker alacak ve yeteneklerine bakacaklardı. Yanındaki iki kızda ponpon kızların başları. Aynı zamanda okulun en güzel ve popüler kızları.
Zaman hızla akıp gidiyordu ve sıra bana geliyordu. Yaklaşık yarım saat içinde önümde sadece bir kişi vardı ; Alya. Ona bol şans diledim ve izlemeye koyuldum. Kızlar Alya dan birkaç klasik hareket yapmasını istediler. Alya başarılı bir şekilde hareketleri yaptı. Nino'yu izlemek için sabaha kadar çalıştığına yemin edebilirim ama kanıtlayamam. Alya takıma kabul edilmişti. Yanıma koşarak geldi ve sıkıca sarıldı. Çok mutluydu. Bende arkadaşım mutlu olduğu için mutluydum.
"Marinette... çok mutluyum. Ben inanamıyorum. Kabul edildim." dedi. Nino'yu bu kadar sevdiğine bende inanamıyordum.
"Sıra sende Marinette. Git ve gücünü göster. Sana inanıyorum bol şans." dedi ve biraz ileride beni izlemek için durdu. Yavaşça önlerine doğru ilerledim. Kalbim göğüs kafesime sığmıyordu. Üçüde beni baştan aşağı süzdü. Kızıl saçlı kız elindeki kağıt ve kalemi bırakarak arkasına yaslandı.
"Jimnastikte nasılsın?" diye sordu. Bu kilo ile taklalar atmamı beklemiyor olmalılar herhalde.
"Pek iyi sayılmaz."
"Peki... Esnek biri misin? Yani hareketleri kolay kavrayabilir misin?"
"Hızlı öğrenirim."
"Akrobasi ve sporla aran nasıl?"
"Bilmiyorum. Ama dediğim gibi çabuk öğrenirim. "dedim. Siyah saçlı kız araya girerek;
"Sporla arası iyi olsa sence böyle mi görünürdü? Sorduğun soruya bak." diyerek güldü. Evet bunu bekliyordum. Mr. Armand D'Argencourt araya girdi.
"Kızlar karşınızdakine saygılı olun."
"Bu vücut ile neler yapabilirsin?"
"Bilemiyorum."
"Peki seni takıma almamız için bir neden söyle o zaman. Fiziğin ve görünüşün iyi değil. Spor ve jimnastikte iyi değilsin. Seni tanımıyoruz ve neler yapabileceğini bilmiyoruz. Öğrenmek istiyoruz ama sorduğumuz sorulardan net bir cevap alamıyoruz. Tekrar soruyorum seni neden almalıyız?" dedi kızıl saçlı kız.
"B-ben... ben sadece takımda olmak istiyorum."
"Boş versene Acelie. Bunu takıma almamalıyız. Hiçbir şey yapamaz. Kendini zor taşıyor nasıl bizim yaptığımız hareketleri yapsın ki? Yerde mi yuvarlanacak?" dedi siyah saçlı kız ve tekrar güldü. Bu sefer sıranın geri kalanı da gülmeye başlamıştı. Herkes bana gülüyordu. Küçük düşmüştüm. Rezil olmuştum.
"Öyle deme Berangaria. O da bir insan. Ee şey adın neydi?"
"M-marinette." dedim zar zor. Gözlerim dolmuştu ve sesim titriyordu.
"Marinette madem takımda bu kadar olmayı istiyorsun maskot olabilirsin istersen. Yani oylamaya göre alıyoruz ve sanırım Berangaria senin için oy kullanmayacak. 3 te 3 yapman gerek alınabilmen için üzgünüm elimden bu gelir." dedi. O iyi biriydi. Beni kırmak istemiyordu. Ama maskot olmak....Ben bunu istemiyordum. Berangaria'nın ve birkaç kişinin daha güldüğünü görünce daha fazla dayanamayarak oradan koşarak ayrıldım.
Yağmur yağıyordu. Yaz yağmurlarını hep çok severdim. Ne zaman yağmur yağsa dışarıya çıkar gezerdim. Bu sefer öyle değildi. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Kendimi eve kapatmak istiyordum. Kalbim çok fazla kırılmıştı. Ben bu zamana kadar hiçbir insanı görünüşüne göre yargılamamıştım. Herkesin karakterine ve düşüncelerine göre davranırdım. Neden kimse bana benim onlara davrandığım gibi davranmıyor?
Gerçekten bu kadar zor muydu insanları sevmek?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M FAT
Fanfiction"Ne? Sen ne diyorsun Nino? Nasıl Marinette den hoşlandığımı düşünürsün? Ben tek bir kusuru bile olmayan ünlü bir modelim. O ise kilolu, çirkin, sivilceli ve bakımsız bir kız. Asla ama asla onunla birlikte olmam" dedi Adrien sinirle ve arkasına bakma...