"... First time you screamed at me, I should have made you leave.
(İlk defa bana bağırdığında gitmene izin vermeliydim.)I should have known it could be so much better.
(Bunun çok daha iyi olabileceğini biliyor olmalıydım.)I hope you're missing me.
(Umarım beni özlüyorsundur.)I hope i've made you see.
(Umarım görmeni sağlamışımdır.)That i'm gone forever.
(Artık sonsuza dek yokum.)And now it's coming clear
(Ve şimdi bu açığa çıkıyor.)That i don't need you here.
(Sana burada ihtiyacım yok.)And in this world around me.
(Ve bu dünya etrafımda.)I'm glad you disappeared.
(Yanımda olmadığın için mutluyum.)I feel so much better.
(Çok daha iyi hissediyorum.)Now that you're gone forever.
(Şimdi sonsuza dek yoksun.)I tell myself that i don't miss you at all.
(Söylüyorum kendime ve seni hiçbir şekilde özlemiyorum.)I'm not lying, denying that i feel so much better now
(Yalan söylemiyorum, itiraz etmiyorum, çok daha iyi hissediyorum.)That you're gone forever.
(Artık sonsuza dek yoksun.)And now you're gone forever.
(Ve şimdi sonsuza dek yoksun.)"- - -
İzin vermemişti.
Hiçbir şekilde yalnız kalmama veya düşünmeme izin vermemişti.
Siwon ve annemin bana yaklaşamaması adına birkaç günlüğüne Seulgi'nin evinde kalırken SeHun'un her işini bırakarak sadece gözlerimin içine bakıp ondan isteyeceğim şeyi bekliyor olması beni beklenilenin aksine mutlu etmezken aramızdaki bu fazla samimiyete güvenememiştim. Tamam, SeHun değişik davranırdı ama dalga geçtiği şeyleri yapacak kadar delirmemişti henüz, bundan emindim. Bizimkileri bile yanıma yaklaştırma konusunda titiz davranırken hakkında konuşulan her konuyu dikkatle dinleyerek beni incitecek herhangi bir durumu önlemekten çekinmezken Alice ve Hegel ile ilgilenmem adına bana baskı uygulamaktan çekinmediğinde, sesimi çıkarmadan yapmak zorunda kalmıştım, ona.. hayatımı bir kere daha kurtarmış olması yüzünden. Evde olmadığı anlarda bile sahnede asla söylemeyecek olduğu, sadece kendisinin dinliyor olduğu şarkıların bulunduğu çalma listesini benimle paylaşma, çizim defterini karalamama izin verme ve istediğim her şeyi yemem adına dolapları sevdiğim şeyler ile doldurma kararı aldığında, ilk ikisini yerine getirmiştim yalnızca. SeHun'un dinlerken çizmiş olduğu şarkılara eşlik edecek kadar onlara aşina olmuşken yalnızca siyah pastel boya ile çizilmiş olduğunu düşündüğüm karmaşık çizimleri incelediğimde, balkondan içeriye sanırım Hegel'e mama vermek adına geçmiştim. Hiçbir yaşam belirtisi gösteremeyecek kadar yorgun olmam yüzünden çoğu zamanlarda uyurken ise beni rahatsız eden her zamanki gibi fizikçimiz olmuştu.
Şuanda da olduğu gibi.
SeHun'un o yanımda yokken hiçbir şey yemediğimi kilo vermemle beraber anlamasının ardından kendisinden gereğinden iyi bir azar yememe rağmen aynı şeye devam ettiğimi gördüğünde, beni her sabah kaldırarak zorla okula gönderme kararı almıştı. Kimseyi görmek istemiyor oluşumu dile getirmekte bile yorgunluğum kendini belli ederken beni veya bizi gören insanların bize dik dik bakıyor olmaları sinirime gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☯ PHOENIX - [osh+lhn]
Fanfiction{ HIM-Wicked Game. } °ƸӜƷ• "Sen.. ölümü kendine amaç edinmiş iken küllerinden benim için doğmayı seçen sen; kötülük doluşmuş kalbimin tek iyilik işleyen tarafısın. Sana ait o...