‟ Phoᥱᥒιx ⊂ ᙅᖾᥲρtᥱɾ ⁵ „

151 20 17
                                    

|5> Photographs.|
- - -

' ' Have you cried yourself to sleep?
(Hiç uyuyabilmek için kendi kendine ağladın mı?)
Have you felt this incomplete?
(Hiç bunun eksik olduğunu hissettin mi?)
Have you ever cut yourself so deep-
(Hiç kendini bu kadar derince yaraladın mı-)
to see if you still bleed?
(hala kanamanın olup olmadığını görebilmek için?)
Do you ever feel wanted?
(Hiç aranılmış gibi hissettin mi?)
Do you ever feel needed?
(Hiç ihtiyaç duyulmuş gibi hissettin mi?)
Do you ever feel happy?
(Hiç mutluymuş gibi hissettin mi?)
Or are you just like me?
(Yoksa sadece benim gibi misin?)... ''

- - -

"...Prometheus savunuyor ve ne diyor bu savunmada? İki kavram üstünde durup direniyor, değer olarak benimsediği iki kavram: Bilinç ve özgürlük. Bilinç ve özgürlük insana özgü değişmez değerler olarak her zaman ve uygar her toplumda benimsenegelmiştir. Bunları savunurken Prometheus bugün de bir sanığın duruşmada başvuracağı kanıtlamaya başvuruyor: Ne yaptımsa diyor, bile bile yaptım. Eyleminin uzun bir düşünme ve tartışma sonucu bilinçli ve istemli bir eylem olduğunu ileri sürerek, bu eylemin suç olarak yorumlanmasından doğacak bütün tepkilere sonuna kadar katlanmaya hazır olduğunu bildiriyor. Bu bilinç hem bir gurur, hem bir katlanma duygusu doğuruyor içinde..."

Felsefe öğretmenimiz elindeki kitabı bırakarak bu satırları örnek olarak verdiği konuyu kendi çapında açıklamaya ve anlatmaya başladığında, ben hala okuduğu paragrafta takılı kalmıştım.

SeHun'un yanında olmam zorunluluğum  muydu yoksa.. tamamen bilinçli miydi? Ve bilinçli bir şekilde yaptıysam.. bunu bilmeden kendi kendime girdiğim uzun bir düşünme ve tartışma sonucunda mı kabul ettirmiştim? Bence... İkisi de değildi. Bir sonraki adımım Soo'ya bağlı iken benim SeHun'un yanında olmayı seçmem onu sadece kullanıyor olmamdan kaynaklanıyordu. Bunun gururunu hissedemezdim çünkü SeHun'a sadece katlanmam gerekiyordu, olay açığa kavuşana dek.

Kafamdaki düşüncelere bir nebze de olsa cevap verebilmenin mutluluğu ile derin bir nefes aldığımda, SeHun bacağını bacaklarımın üzerine atarak yerinde yayılmış, gözünün dibine soktuğu telefona sinirle bir şeyler mırıldanmaya devam ederken ekrana parmak uçlarıyla kırarcasına baskı uygulamaya devam etmişti. Sabah sigarasını gözleri önünde söndürmeme rağmen bana bir şey yapmamış olmasına dua ederken dikkatini yeniden çekmemek için bacaklarımı oynatmadım, dersin sonuna kadar.

Zilin çalmasıyla beraber SeHun telefonunu cebine attığında, derin bir nefes alarak başımı Jongin'e döndürdüm. Soo ile kitaptaki bir konunun üzerine tartışırken gözlüğünü tatlı bir biçimde ittirip işaret parmağını yazdığı sayıların üzerinden geçirirken arada bir arkadaşıma bakmıştı, anlattığını anlıyor mu diye. Gülümseyerek ikisinin de bir türlü çözemediği soru için yüzlerinin girdiği şekillere dalarak SeHun'u unutttuğumda, üzerimi kirleterek bacağını kendine çekişiyle kendini anında belli etmekten alıkoymamıştı. Arkadaşlarının sıramıza abanıp SeHun'a telefondan bir şey göstermelerini fırsat bilerek aralarından sıvışırken aynı hızımla kolidora çıktım, ayaklarımı okulun, oldukça yaşlanmasına rağmen özgünlüğünden bir şey kaybetmemiş olan zeminine sürtüyor olmama rağmen. Tuvalete gitmek için kolidorun köşesini döndüğümde, son anda fark ettiğim kızlara çarpmamak için hafifçe yana çekilmiş, yanımdan bana özür dileyerek geçişlerine şaşkınlıkla bakmakla yetinmiştim. Ellerindeki yiyeceklerin kokusu ciğerlerime dolarak acıkmama neden olduklarında, mideme susması için birkaç kere yumruğumu geçirirken tuvaletin kapısını kalçamla ittirerek açtım. İçeride kimsenin olmaması, hareketimin ifşa edilmemesi konusunda işime yararken kabinlerden tekine girip işimi hızlıca halledip geri çıktım. Artık morarmaya başlayan bembeyaz ve soğuk olan parmaklarımı kullanarak kollarımı sıvadığımda, ellerimi bolca köpürterek yıkamış, ardından avuçlarımı bacaklarıma sürterek tuvaletten çıkmıştım. Sınıfların olduğu ana kolidora yeniden çıktığımda bu sefer herkes koşuşturarak dışarı çıkıp bank tutmak yerine yok yazılmamak için koşmuştu. Onların bu yersiz telaşına anlam veremeyerek kendi sınıfıma giremediğimde -çünkü SeHun'un arkadaşları gayet nazik (!) bir şekilde dışarı çıkmışlardı- onların arkalarından bakakalmış, bizim sınıftan birkaç kızın onların arkasından küfür etmesine gülmeden edemeyerek yerime oturmuştum.

☯ PHOENIX - [osh+lhn]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin