-4-

879 57 101
                                    

Fotoğrafta Ecem ve Doğan var. ❤️

Doğan'ın gülüşü...

İyi okumalar!

Klasik bir hafta sonuydu. Tunç ile birlikte daha önce gelmediğimiz sokaklarda ilerlerken onu sinirlendirmek için elimden geleni yapıyordum. Kendimi bildim bileli Tunç'la arkadaştım. Aynı mahallede oturuyorduk, aynı ilkokul ve ortaokulda okumuştuk. Hatta aynı kreşte. Şimdi de aynı lisedeydik. Aramızdaki bağ hiçbir zaman kopmamıştı ve koparmaya da niyetimiz yoktu.

Çoğu zamanki gibi bugün de haylazlığım üzerimde olduğu için o önden giderken birden çantasına tekme attım. Olduğu yerde durup bana kızgın bakışlar attığında sırıtarak koşmaya başladım. Peşimden ismimi bağırarak hızla gelirken köşeyi dönmemle bir kızla çarpışıp yere düşmem bir olmuştu.

Kızın tiz sesi kulaklarımı doldururken yüzümü buruşturup kulaklarımı kapatmak istedim fakat yere yaslı duran ellerim buna engel oldu. Aslında kapatabilirdim, eğer kızın üstüne düşme riskini göze alsaydım. Çünkü birlikte düşmüştük.

Gözlerimi kızın gözlerine çevirdiğimde afalladım. Şaşkınlıktan kocaman olmuş kahverengi gözleriyle, çatık kaşlarıyla ve hafif aralık ağzından gözüken telli dişleriyle beni öldürecekmiş gibi bakıyordu.

"Çekilsene lan!"

Göğsümden sertçe ittirdiğinde acıyla inleyerek yana devrildim. Yere düşüşümle değil de kızın vuruşuyla iki büklüm olmuştum.

"Ecem?"

Tunç'un şaşkınlık dolu sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. O ise adını az önce öğrendiğim kızın yanına gelip elini uzatmış ve kalkmasına yardım etmişti. Ben de ayağa kalkıp üstümü silkeledim.

"Özür dilerim, koştuğum için seni görmedim."

Ecem, koluna koyduğum elimi ittirip bana kötü kötü baktı. "Dileme özür mözür, istemez!"

İstemsizce sırıttığımda gözlerini devirerek Tunç'a döndü. Çantasını açıp içinden küçük bir not defteri çıkardı ve Tunç'a uzattı. "Al, bu arkadaşınınmış. Sınıfta bırakmış, hizmetliler almasın diye yanıma almıştım. Sen verirsin."

"Siz aynı sınıfta mısınız?" diye sordum merakla.

Kaşlarını çattı. "Sanane?!"

Tunç'un telefonu çaldığında birkaç adım öteye gitmiş, bizi Ecem'le baş başa bırakmıştı. Dolayısıyla defter de Ecem'in elinde kalmıştı. Ellerimi cebime yerleştirip yüzündeki huysuz ifadeyi inceledim. Dakikada bir gözlerini başka yerlere çeviriyor, ses çıkarmaya yetecek kadar uzun olan tırnaklarıyla elindeki defterde gergince ritim tutuyordu. Hareketleri, çirkefliği hoşuma gitmişti.

Gözleri onu izleyen gözlerimle çakıştığında mümkün olabilirmiş gibi kaşlarını daha da çattı. "Hayırdır, ne bakıyorsun? Ayı mı oynuyor?"

Çekinmeden kurduğu cümlelerle sırıtmam genişledi. "Hayır, ayı oynamıyor. Sadece karşımdaki bu güzel kızın numarasını nasıl alabilirim diye düşünüyordum."

Ecem derin bir nefes aldı, omuzlarını dikleştirdi ve gülümseyerek bana yaklaştı. "Nasıl alabileceğini söyleyeyim mi?" diye fısıldadığında ben de ona yaklaşarak hevesle kafamı salladım. Elini yanağıma getirdiğinde gözlerimi kapattım. Ben beni öpmesini beklerken yanağımda şiddetli bir sızı hissettim.

"Söyleyemem çünkü alamazsın!"

Bana tokat atmış olmasına rağmen mutlulukla gözlerimi araladım. O ise defteri kafama atmış ve arkasını dönüp ilerlemeye başlamıştı. Elim yanağıma giderken arkasından hayran hayran bakarak iç geçirdim. Ne güzel vurmuştu öyle.

"Ne oldu oğlum sana? Yanağını niye tutuyorsun, öptü mü yoksa?"

Tunç yanıma gelip omzumu sarstığında kafamı sağa sola sallayarak ona baktım. "Tokat attı."

Yüzünü buruşturdu. "Kim bilir ne tür bir sapıklık yaptın kıza. Ayrıca tokat attıysa niye bu kadar mutlusun?"

Sırıtarak eğilip yerdeki defteri aldım, tam doğrulacakken defterin yanında fark ettiğim kolyeyle duraksadım. Biraz önce her ayrıntısını dikkatle incelediğim Ecem'in kolyesiydi bu. Düşürmüş olmalıydı. Onu da avucumun içine alıp dikleştim. Tunç bana garip garip bakıyordu.

"Doğan, iyi misin sen?"

Onu başımla onayladım ve defteri koltuk altıma sıkıştırıp ellerimi kenetleyerek çenemin altına yerleştirdim. "Sanırım aşık oldum."

ÇİRKİN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin