Fotoğrafta Ecem ve Doğan var.
İyi okumalar.
Öfkeden beynime sıçrayan kan beni kendime getirirken yumruklarımı dişlerim ile aynı anda sıktım. Şimdi siktim belanı kızım.
"Hop lan, hop! Ne hakla sevgilime yapışmaya cüret edersin sen ağzı götüne kaçmış soytarı?!"
Ağzımdan çıkanı kulağım duymadan konuştuğumda Doğan çoktan kızı kendinden uzaklaştırmış, kaşları çatık ona bakıyordu. Tamam, Doğan Efendinin sevgililerinin sayısı iki elimin parmaklarını geçiyor olabilirdi ama kimse onu izinsiz öpemezdi.
Hatta izinsizi bırakın, kimse onu öpemezdi. Asla.
Ne ara olduğum yerden olağanüstü bir hızla ikisinin yanına varıp kızın saçlarını elime doladığımı bilmiyordum. Tek bildiğim şu an çığlığı kulaklarımı delen bu kızın saçlarını koparırcasına çektiğimdi.
Çevremdeki insanların bana şaşkınca baktığını hissedebiliyordum ancak yapabileceğim bir şey yoktu. Sabrımın sınırını zorlamaya bayılıyorlardı, o zaman cezalarını da çekeceklerdi.
Belimden tutulup havaya kaldırıldığımda kızın saçlarını bırakmadım. Büyük ihtimalle beni kızdan ayırmaya çalışan kişi Doğan'dı ama henüz hırsımı alamamıştım.
"Kızım bırak, karakolluk olacağız lan elin şehrinde!"
Doğan'ın yakarmaları da sonucu değiştirmedi, gözüm kararmıştı bir kere. Normalde olsa bununla yetinmez, yumruklarımı konuştururdum fakat pisleşesim gelmişti. Kızın çığlıklarını duymak hoşuma gidiyordu. Biraz daha sürün.
Nihayet Doğan kızı elimden kurtardığında birkaç metre yürüyüp otelden çıkmıştı. Beni hâlâ tuttuğu için mecburen ben de onunla sürükleniyordum. Avuçlarımdaki sarı saçlara bakıp kıkırdadım. Beni indirmesi için Doğan'ı azarlayamıyordum bile keyfimden.
Yeterince uzaklaşmış olduğumuza kanaat getirerek beni indirdiğinde ellerimi açıp rüzgarın saçları götürmesine izin verdim. Doğan bana psikopatmışım gibi bakıyordu.
"Ne var?" diye çemkirdim dayanamayarak.
"Karar vermeye çalışıyorum anasını satayım. Zaman tanı biraz."
"Neye karar vereceksin lan?"
Doğan yanaklarını şişirdi. "Beni kıskanıp sevgili olduğumuzu dile getirmene mi sevinsem, bütün otele rezil olduğumuza mı üzülsem, kızı yolduğuna mı şaşırsam bilmiyorum. Üçlemde kaldım."
Ona biraz daha yaklaşarak işaret parmağımla baş parmağımı birleştirdim ve işaret parmağımla alnına vurdum. Doğan yüzünü buruşturarak gerilediğinde sırıttım.
"Bu işten böyle kolay yırtabileceğini sanıyorsan sana orta parmak çekiyorum. Seninle daha sonra görüşeceğiz."
Arkamı dönüp gitmeye kalkıştığımda bir şey unuttuğumu fark edip geri döndüm ve Doğan'ın dudaklarına yapıştım. Doğan, başta afalladığından gözlerini kocaman açsa da sonradan akıl edip karşılık verebilmişti.
"Ayrıca," dedim geri çekilip göğsüne sertçe vururken. "Seni sadece ben öpebilirim. Sadece ben, anladın mı? Bir daha böyle bir şey yaşanırsa yemin ediyorum seni kendi ellerimle mezara yollarım. Bunu yaparım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİRKİN | Texting
Short StoryEcem: Açık tonlar daha güzel Doğan: Yo, değil Ecem: E niye bana soruyorsun o zaman geri zekalı? Doğan: Fikrini merak ettim Ecem: Açık tonlu olanı al Ecem: Pastel boya alıyorsun Doğan, Da Vinci'nin şifresini çözmüyorsun Ecem: Adı üstünde pastel Doğan...