Fotoğrafta sırasıyla Ecem, Doğan, Tunç ve Hira var. Bebeklerim... ❤️
İyi okumalar!
Avucumdaki yaprak figürlü kolyeyle oynarken omzum duvara yaslı Tunç'un olduğu sınıfın kapısına bakıyordum. Çarpıştığımız günden sonra Ecem ve Tunç'un aynı sınıfta olduğunu öğrenmiştim. Ve evet, düşürdüğü kolyeyi hâlâ Ecem'e vermemiştim. Beni bir yıldır peşinden koşarken görmemesine mi yansaydım, yanında sürekli gördüğüm uzun boylu çocuğa mı bilemiyordum açıkçası.
"Ne yapıyorsun burada?"
Arkamdan gelen sesle bedenimi konuşan kişiye döndürdüm. Elimi alnıma dayayıp kaşlarımı çatarak konuşan kişiyi aradım ama yoktu. Gözümün önünde sallanan elle birlikte kafamı biraz (!) aşağı eğdim.
"Kız sen miydin minyon?" dediğimde sinirli bir nefes verip kollarını göğsünde bağladı. Sırıttım, bayılıyordum insanları sinir etmeye.
"Boyum 1.65."
"E minyonsun işte."
Ofladığında tekrar gülüp turuncu saçlarını yüzüne bıyık yaptım. Ellerimi sinirle ittirirken avucumdaki kolyeyi görmesiyle duraksadı.
"Oha. Bu ne?"
"Kolye?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Daha yüksek sesle ofladığında açıklama yapmak zorunda olduğumu anlamıştım. "Ecem'in kolyesi."
Kaşlarını çattı ilk başta, sonra da gözlerini irileştirdi. Bu kadar şaşılacak bir isim miydi lan?
"Hangi Ecem?"
Tam ağzımı açmışken Ecem'in sınıftan yanında Tunç'la birlikte çıktığını gördüm. Tunç, ona soru soranlara toslarken Ecem kafasıyla bir yeri gösterip yürümeye devam etmişti. Hira'ya elimle beklemesini işaret edip koşarak Ecem'in yanına gittim. Önünde durduğumda beni görmezden gelerek yanımdan geçmeye çalıştı ama onu engelledim. Sağ tarafımdan geçmeye çalıştığında da aynısını yaptım.
"Ne var lan?"
"Şey, ben..." diye ağzımda gevelediğimde sabırsızca bacağını salladı.
"Sadede gelsen diyorum."
Ne diyeceğimi bilemediğim için kolyeyi çıkartıp ona uzattım. Bakışları kolyeye döndüğünde ağzı şaşkınlıkla aralandı. Göğsümü kabartıp gururla ondan bir cevap bekledim. Gözleri gözlerime döndüğünde orada şaşkınlık değil de öfke görmek tüm cesaretimi yıkmıştı. Sanki alev alev yanıyordu gözleri ve birazdan beni yangının içine alacaktı.
"Ne oldu, sevinme-" Cümlemi tamamlayamamamın sebebi yanağımda hissettiğim keskin sızıydı. Başım sola dönerken titrek bir nefes aldım, hiç böyle hayal etmemiştim.
"Ne zamandır sende miydi bu kolye? Ben bunu ne kadar aradım, biliyor musun sen?"
Kafam karışmış bir şekilde ona döndüğümde yüzümde gülümseme yoktu. Alt tarafı bir kolye için mi bu kadar sinirlenmişti? Bilseydim daha önce getirirdim anasını satayım ama sadece kolyeydi ya.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun Ecem? Çocuk ne yaptı sana?"
Ecem'in bakışları bu kez de yanımıza gelen Hira'ya döndü ve yüzünü buruşturdu. "Bir sen eksiktin zaten. Ayrıca sana hesap verecek değilim."
"Ne oluyor burada?"
Tunç da yanımıza geldiğinde ben Ecem'in hareketlerine anlam vermeye çalışıyordum. Hira'yla tanıştıklarından haberim yoktu. Şu Ecem'i herkes tanıyordu zaten, bir ben tanımıyordum. Tanıyamıyordum daha doğrusu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİRKİN | Texting
NouvellesEcem: Açık tonlar daha güzel Doğan: Yo, değil Ecem: E niye bana soruyorsun o zaman geri zekalı? Doğan: Fikrini merak ettim Ecem: Açık tonlu olanı al Ecem: Pastel boya alıyorsun Doğan, Da Vinci'nin şifresini çözmüyorsun Ecem: Adı üstünde pastel Doğan...