-8. Bölüm-

22 4 12
                                    

Hızlı adımlarla ilerlerken burak ise arkamdan bana yetişmeye çalışıyordu. Neden sinirlendim, bilmiyorum. Ama somurtan yüzümle ona bakmıyordum, bile.

"Sırma, bekler misin?"

Dedi, ama ben kollarımı kavuşturmuş, dinlemiyordum.

"Sırma, şaka yaptım..."

Bir anda keskin bir hareketle döndüm.

"Şakalar komik olur!"

"Affedersin, seni üzmek istemedim..."

Dedi ufak bir çocuk gibi. Ama diğer çocuk diğerlerine nazaran daha tatlıydı.

"Tamam. Seni affediyorum."

"Gerçekten mi."

"Evet."

Dedim ve sarıldım. Bunu neden yaptığım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Ama yapmak istemiştim işte... Ama cevabını gerçekten bilmediğim bir soru, "Bunu neden yaptın?"
Sorusuydu.

İlk önce bir-iki saniye kadar sessiz durdu. Sonra oda ellerini çekingen bir şekilde belime koydu. Uzun süre sarıldığımızı fark edince geri çekildik...

•••••••••••••

Aşka inanmıyorum... Neden mi? Çünkü Göktuğ'nun gerçek yüzünü gördükten sonra aşka olan inancım bitmişti. Ben asla dürüst bir erkek bulamazdım. Hepsi göktuğ gibi çıkacaktı. Bundan eminim.

Kalemi defterimin arasına koyup defteri kapadım. Ve kendimi yatağa savurdum. Hâlâ deli gibi tavana bakıyordum...
Telefonumu elime alıp burağa mesaj attım. Hep o mu arayacaktı, mesaj atacaktı?

"Naber?"

Yanına göz kırpan emoji koydum. Ama sonra hemen endişelenip yanlış anlayacağından korkup, mesajı düzelttim.

"Naber?"

Deyip, gülümseyen emoji koydum. Telefonu bırakır bırakmaz
'Bip,Bip!' Mesaj sesi geldi. Anında cevap vermişti.

"iyi, senden naber?"

"iyiyim... Ee, burak senin tarih'in iyi mi?"

"Evet. Neden sordun?"

Yarın tarih sınavı vardı, ve ben hiç çalışmadım. Aslında bunun buluşmak için iyi bir bahane olduğunu biliyordum. Yoo... Bahane değil! Gerçekten çalışacaktım! Tamam konuşmuyorum...

Çantama tarih kitabı sokuşturup, birde kalem, silgi gibi ıvır zıvır doldurdum.

"Nereye?"

Diye sordu, kapıdan çıkarken.

"Burak'la tarih sınavı çalışmaya."

Annem sır verircesine dilini şaklattı.

"Heeeh... Tamam annem. Hadi size iyi çalışmalar."

•••••••••••••

Buluştuğumuz kafeye geldiğimde daha gelmemişti. Bende masaya oturup kitapları çıkardım. Bir-iki dakika sonra kapıdan girdi.

"Geç mi kaldım?"

Dedi endişeyle.

"Yo, hayır. Bende daha şimdi geldim zaten."

"Hm, tamam o zaman."

Sandalyeye oturduğunda kitaplarımızı çıkardık. Kendimizi derse öyle kaptırmıştık ki, zamanın nasıl geçtiğini anlamamışdık. Saat yedi civarlarındaydı. Masadan kalktığımızda asla ama asla karşılaşmak istemediğim biriyle karşılaştık.

Göktuğ!

Oy vermeyi unutmayın;)

Kalbimdeki TahtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin