"Bu-Burak... Burak..."
Polisin yüzüne sanki hatırlamaya çalışıyormuş gibi baktım.
"Burak barkan... Ha-Hayır... Memur bey... Hatırlamıyorum..."
"Peki hanım efendi."
"Su-Suçu neymiş, peki... Memur bey?"
"Cinayete azmettirme..."
__________________
Bir anda kalbimden vurulmuş gibi sarsıldım. Bu-Burak... Ve cinayet? Yok... Yok bunu yapmazdı... Değil mi. Yapamazdı hayır...
Polis gittikten sonra gözlerimdeki alevlerle yerde bana suçlu suçlu bakan adama baktım... Yavaşça ayağı kalkı.
"Evet. Burak bey. Anlat. Neden bahsediyordu bu polis...?"
"bir... Bir yanlış anlaşılma olmuş..."
"Yanlış anlaşılma olmuş(!) cinayete azmettirmeden aranıyorsun... Bak. Sana son kez soracağım. Mantıklı bir cevabın var mı? Neye bulaştın... Nedir bu... Daha doğrusu kimsin sen?!"
"Ben... Burağım ben... Senin bildiğin.... Tanıdığın, sevdiğin burak."
Bunu öyle masum bir şekilde söyledi ki...
Bakışı gözümden yaşın gelmesine yeterdi. Hâlâ bana masum adam rolü oynuyordu... Ve bu da sinirden kıpkırmızı olmam için yeterli bir sebepti.
"Bir arkadaşımın bir... Adamla husumeti olmuş.
Alay eder gibi sırıttım.
"Olaylar... Büyüyünce de, "
"Bana yalan söyleme artık. Bana yalan söyleme. Bir. Bir arkadaşın birini öldürmüş, sen de buna azmettirmişsin! İşin içindesin yani!"
Derin bir nefes alıp göz yaşlarımı tutmaya çalıştım. Ama elde değildi işte...
"çık... Eczaneden çık..."
"Gidemem ben."
"Çık git dedim sana şimdi hadi!"
Son sözler ağzımdan çıkarken sesim ister istemez yüksek ve kırıcı çıktı.
"Çıkamam. Çünkü ben seni..."
"Ben seni ne? Bana bir daha mı yalan söyleyeceksin? Hadi söyle. Söyle de arayayım polisi seni ihbar ediyim şimdi! Eczaneden de... Hayatımdan da... Şimdi. Defol git!"
"Gidemem."
Diye diretti. Artık bu kadar inatçı olması sinirimi gerçekten bozmaya başlamıştı. Saçlarımı çekiştirerek döndüm.
"Çünkü... Çünkü ben seni seviyorum sırma!"
Dolan gözlerimle ona inanmaz bir şekilde bakıyordum.
"Hah... Öyle seviyorum derken... Herkesin ağzında sakız olan... Bir sevgiden bahsetmiyorum."
Baş parmağını kalbine doğru götürdü ve bastırdı.
"Bu kalbe girmiş... Orda taht kurmuş sevgiden bahsediyorum ben. Ömürlük yani. Herşey yalan olsa da benim sana duyduğum aşk... Gerçek."
Acılı acılı sırıttı.
"Benim seni tümay'ın yanında gördüğüm o ilk an var ya... O ilk an..."
Ardından yine sırıtması silindi.
"Ben senden başka herşeyi yalan yaptım be sırma... Artık benim için bir tek sen gerçeksin... Şimdi ben. Mapusa da girerim. Toprağın altına da girerim. Koymaz. Herşey değişir. Ama bu Kalpteki... Değişmez. Sen, benim bu harap olmuş ömrümdeki... Tek tesellimsin."
Dudaklarımı birbirine bastırarak yerdeki bir. Noktaya baktım.
"Çık... "
Bana "yapma bunu..." der gibi baktı.
"Eczaneden çık git..."
Gözlerine bakıp konuştum.
"Ben seni... Zor zamanlarımda bana gönderilen bir lütuf olarak kabul ettim. Meğersem en büyük cezam senmişsin. Şimdi çık... Git..."
"öyle olsun..."
Kapıdan çıkarken ki bana attığı o bakışı hiç bir zaman unutmayacağım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbimdeki Taht
RomantizmAşkı hayatından tamamen silen bir genç kızın aşkı doğru kişide bulmasıyla başlayan bir aşk masalı...