-11. Bölüm-

11 3 2
                                    

Evden ayrıldığımızda burağın "Gizli yerim" diye adlandırdığı yere gittik. Bir uçurum kenarıydı. İçimden burağın beni uçurumdan atma fikri geçince besmele çekmeye başladım. Ama o sessizdi. Sadece elleri cebinde, karşıya bakıyordu.

"Burayı neden seviyorsun?

"Neden mi? Çünkü buraya geldiğimde düşüncelerimi sorguluyorum. Hislerimi sorguluyorum. Burası benim içimdekileri döktüğüm, kendimle yüzleştiğim yer."

Daha sonra rüzgar saçlarıyla oynamaya başlayınca yüzüme baktı.

"O yüzden burayı seviyorum..."

Bir kaç saniye daha boşluğa baktı. Sonra arkasını dönüp arabaya bindik. Uçurumdan uzaklaşırken, karşıdan arabasını sağ çekmiş, bize el sallayan adam, durmamızı söylüyordu. Burak sessizce bir şeyler mırıldandı. Daha sonra arabanın camını aralayıp adama baktı. Adam madam diyorumda, yirmili yaşlarda falandı hani.

"Abi beni bir çarşıya atsanıza ya. Araba sorun yaptı."

"Çekici çağırsaydın."

Diye araya girdiğimde iki adam bana baktı.

"Yenge bu saatte nerden bulayım çekici. Hatta geçen gün..."

Deyip anısını anlatmaya çalışınca sözünü kestim.

"Nerden yengen oluyorum ben senin?!"

Diye çıkışınca burak sırıttı. Adam ise bana şaşkınca baktı.

"Nasıl, evli falan değil misiniz?"

Parmaklarımıza baktı.

"Aa yüzük yok. O zaman sevgilisiniz. E abi ben kız seninle diye yenge dedim?"

Burak hâlâ pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.

"Ah...ah..."

Diye yalandan iç çekti.
Bana attığı bakışı görünce iyice sinirlendim.

"IQ'ün yaşından küçük, ne evleneceğim ben seninle?!"

Bu ağır olmuştu, ama hak etmişti!

"Aşkın olduğum içindir belki..."

Diye dalga geçti.

Sırıtarak,

"Üçe beş derim, Beyaza siyah derim, sana aşkım demem!"

"Ne demezsin, Ne demezsin?"

Diye sorduğunda sinirle,

"Aşkım!"

Diye tekrarladım.

"Efendim canım?"

Kaşlarım kalkarken gülmeye başladığında gözlerimi yavaşça kapayıp ve üst dudağımı dişlerimin arasına koyarak sessizce hava soludum.

"Abi beni atacak mısınız?"

İlişkimize şaşkınlıkla bakan adama neredeyse gülecektim.

"Alışveriş merkezine kadar bırakırım. Ama çarşıya girmem."

Dedi oldukça kaba bir şekilde. Sanki bir şeyden şikayet etmekteydi. O yüzden böyle tuhaf davranıyordu.

"Yenge bu hep böyle mi?"

"Sen ona bakma. Bu gün ne olduysa..."

Dedim alaylı alaylı.

"Biraz kaba sanki..."

Diye homurdandı arkadaki.

"Ben hâlâ buradayım!"

Diyen burağa umursamaz baktım.

"Abi siz nasıl sevgilisiniz? Ne iltifat ediyorsunuz birbirinize ne de başka bir şey...?"

"Ne alaka?"

Diyen burağa sırıttım. Galiba, "Sevgili değiliz!" diye bağırma lazımdı ama burağın aksini önüme sürmesi hoşuma gidiyordu... Ne? Tabii ki de gitmiyor, Sus konuşma, tamam, yeter konuşma, çok konuştun sus!

"Yenge, valla senin bunla işin zor. Adam romantikliğin yanından geçmiyor resmen! Ben sevgilime yemek yerken bile iltifat ediyorum. Ki yemek yereken iğrenç gözükür."

"Ya ya sorma,"

Diye sırıttım.

"Siz benim hakkımda mı konuşuyorsunuz?"

"Sen bizimi dinliyorsun?"

"Aynı arabadayız!"

Diye yakındı.

Adam,
"Bak işte, aynı arabadayız bir tanem deseydin olacaktı. Adam adam değil kalas yığını resmen..."

Burak Arabanın kapısını açıp adamı yakasından tuttu.

"Siktirgit lan!"

İlk defa küfür ettiğini duyuyordum. Adam kız gibi arabadan inip kaçtı.

°°°°°°


Kalbimdeki TahtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin