286 35 19
                                    

üniversitenin ilk yılında herkes ortalama yapmakla uğraştığı için deli gibi seçmeli ders alırdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

üniversitenin ilk yılında herkes ortalama yapmakla uğraştığı için deli gibi seçmeli ders alırdı. biz de jinyoung ile birlikte, biraz da aynı sınıfta olalım diye, birkaç tane seçmeli ders almıştık. bunlardan birisi de kore edebiyatı dersiydi, derse bir profesör giriyordu ve adam hayattan bezmiş gibiydi.

bu profesörle haftada bir kere iki saatlik blok dersimiz vardı ve bu derslerde kore edebiyatı hariç her şeyi konuşuyorduk. ilk hafta tıpkı lisede olduğu gibi herkes tek tek kendini tanıtmıştı, ikinci hafta ise hayallerimizden bahsetmiştik. üçüncü haftaya girdiğimizde ise mimarlık okuyan öğrencilerden birisi sınavda ne yapacağımızı sormuştu. sınavda da mı hayallerimizi yazalım? hocanın tatlı tatlı gülümsediğini ve bildiğimiz şeyleri soracağını söylediğini hatırlıyorum.

dönemin sonuna yaklaşırken girdiğimiz son derste yine alakasız bir şekilde paralel evrenlerden bahsetmiştik, hocamız herkese paralel evrende ne yaptığımızı sormuştu ben de uyuyorumdur demiştim. uyuyorumdur çünkü bu evrende uyuyamadım. uyuyorumdur, ailem tarafından seviliyorumdur, babam yanımızdadır ve sarang ölmemiştir kimchi'nin yanındadır. 

bitmek bilmeyen çayımın son yudumunu içerken düşünüyordum. ona taeyong sunbae dememi isteyen lee taeyong karşımda oturuyor ve sipariş ettiği limonlu kekini yiyordu, bense düşünüyordum. sohbet çok güzeldi, herkes gülüyor ve üniversitenin ilk senesinde yaşadıkları talihsizlikleri anlatıyordu. arada ben de katılıyor ve junmyeon sunbaenin ne kadar komik birisi olduğundan bahsediyordum, tıpkı junmyeon sunbae gibi tavşana benzeyen doyoung sunbae ise minseok daha komikti diyordu ama mezun oldu. 

lee taeyong, ya da taeyong sunbae, iyi biri her halinden belli oluyor. masaya gelir gelmez herkesin bir şeyler sipariş ettiğinden emin olmak için masayı kontrol etti, iyi biri ve anlaşılıyor. o karşımda limonlu kekini yavaş yavaş yerken ve ara ara diğerlerine gülerken paralel evrendeki taeyong sunbaenin nasıl olduğunu düşünüyorum.

kafamda kurduğum, mutlu olduğum ve ailemin beni sevdiği paralel evrenimde taeyong sunbae bir anda kocaman bir idol grubun lideri oluyor. bu koca grup çok şeyler başarıyor ve taeyong sunbae bir sürü fedakarlık yaparak onların lideri oluyor. bu paralel evrende nedense taeyong sunbaeyi yalnızca idol bir lider olarak düşünemiyorum, paralel evrende onun iyilik elçisi olduğunu da ekliyorum. 

kafamda kurduğum ve mümkün olduğuna inandığım başka bir paralel evrende taeyong sunbae hep güzel işler başarıyor ve iyi bir insan olmaya devam ediyor ama ben ona diğer iki evrende olduğu gibi bu evrende de hiç ulaşamıyorum. 

"vay be, birkaç ay sonra çoğumuz mezun olacağız."

"taeil hyung senin çoktan mezun olman gerekiyordu." taeyong sunbaenin söylediklerine herkes gülüyor, ben de dahil. "okul neden uzadı sunbae?" diye sorduğumda tüm gözler bana dönüyor. bir anda bütün gözleri üstüme çekince tam yanımda oturan jaemin'e bakıyorum ben de.

"taeil hyung son dönem sevgili yapınca çuvalladı." taeil sunbae yerine taeyong sunbae cevap veriyor bana, içimden bir titremenin geçtiğini hissediyorum. "ama sen çuvallamadın hyung, ikisini aynı anda yürütebiliyorsun."

sonra herkes jeno'nun dediklerine hak veriyor. o neden gelmedi, diye soruyorlar. sınavlara çalışması gerek, diyor taeyong. "keşke gelseydi hyung, soo won ile kesinlikle iyi anlaşırlardı." jaemin gülümsüyor, taeyong'un da gülümsediğini görüyorum.

lee taeyong o akşam bitmek üzere olan limonlu kekini izlerken gülümsüyor çünkü sevgilisinden bahsediyorlar, çok seviyor olmalı diye düşünüyorum. onu düşünürken, onun konusu geçerken gülümsüyor demek ki çok seviyor.

üzülüyorum.

sonra masadan kalktığımı hatırlıyorum. artık gitsem iyi olur, dediğimi. kibarca herkese teşekkür ederken chenle ile göz göze geliyoruz ve buruk bir gülümseme görüyorum yüzünde. belki beni o akşam yalnızca chenle anladı diye düşünüyorum. taeyong'un üstümdeki bakışlarını görmezden gelerek dizlerim acıyana kadar eğiliyor ve hesabı ödeyip kafeden ayrılıyorum.   

📻

taeyong sunbae iyi biri, yağmurun altında yürürken düşünebilirsin onu rahatlıkla. taeyong sunbae iyi biri, tüm paralel evrenlerde onu severim. on birinci paralel evrenimde bir bulut olsam dahi onu severim.

kapılar kapanıp açılıyor, soğuk rüzgar yüzüme vuruyor, belki dışarısı eksi elli derece ama ben ağlamak istiyorum ve göz yaşlarımın donması umrumda olmaz.

kapılar kapanıp açılıyor, tüm kapılar kapanıp açılıyor ama benim kapılarım yalnızca kapanıyor. dört duvarı ayna kaplı bir odada tek başıma kalıyor ve yüzleşiyorum kendimle. aynadaki ben bana üzgünce bakıyor, daha çok üzülüyorum.

kapılar kapanıp açılıyor, tesadüfen ya da belki de kendi isteğimle önünden geçtiğim psikoloji bölümünün binasından taeyong ve kız arkadaşı çıkıyor. taeyong sunbae beni görmüyor, el ele arabalarına giderken dört duvarı ayna olan odada kendimi izliyor ve ağlıyorum.

folleto ¦ lee taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin