293 35 17
                                    

"bizim ev periliymiş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"bizim ev periliymiş." jinyoung kızarmış ekmeğine çilek reçelini özenle sürerken masa örtüsündeki bal lekelerine baktım, çilek reçeli lekeleri de yavaş yavaş yanlarında yerini alıyordu. "nereden ulaştın bu kanıya?" kızarmış ekmeklerden birisini jisung'un önüne bırakırken bana döndü. "taylor söyledi." hala anlamadığımı belli edercesine suratına bakarken ofladı. "babamın bu kadar sinirli olmasının sebebi bizim evin perili olmasıymış, taylor yeni albümünde söylüyor." 

masa örtüsündeki lekeleri izlerken başımı salladım. "noona bana biraz daha portakal suyu verir misin?" jisung kolumdan tutarak ayağa kalktığında telefonuna son derece odaklanmış jinyoung'a baktım, premiumlu spotify'ına evdeki sınırsız internetle şarkı indiriyor olmalıydı. sessizce jisung ile mutfağa ulaştığımızda jisung aklındakileri toparlamak istermişçesine derin bir nefes aldı. "noona, hyung'la bir haftadır bu konuyu düşünüyoruz ama ne yapacağımızı bilmiyoruz." 

"ne oldu jisung?" telaşlanmıştım. "halam kore'ye yerleşiyormuş. bir süre yani onlar ev bulana kadar babannemlerde kalacaklarmış, sonrasında da babannem onun çocuklarına bakacakmış. annemle babam da boşanıyor, ikisi de hyung'umu istemiyor. benim de nerede kalacağım belirsiz. ne yapacağız biz noona?" 

jinyoung lisede şimdiki halinden daha neşeliydi, ders çıkışı zorunlu olarak gittiğimiz matematik kurslarında şarkı söylerken detone olan şarkıcıların taklidini yapar tüm sınıfı güldürürdü. dersten bunaldığımız zamanlarda da güzelim sesiyle bize bu sefer doğru düzgün bir şarkı söylerdi. sınıftaki kızların çoğu beni sevmeseler bile jinyoung ile arkadaş olduğum için benimle arkadaş olmaya çalışırlardı. 

sonra aradan bir süre geçti, jinyoung ile anne babasının arası daha kötü olmaya başladı, jinyoung artık taklit yapmayı bıraktı ve durgunlaştı. evin karşısındaki parkta salıncakta en yükseğe kim çıkacak yarışması yapmayı bırakıp ayaklarımızı toprağa sürterek sallanmaya başladık. başımızı salıncağın demirine yaslayıp demir kokusunu içimize çektik ve üzüldük. benim aileme, jinyoung'un ailesine.

şimdi de üzülmüştüm, jisung'un henüz on beş yaşında bunları düşünmesi beni üzmüştü. bir çözüm bulmam gerektiğini biliyordum, jisung'un omzunu sıkıp bir bardak portakal suyu verip içeriye döndüm. 

"jinyoung seninle bir şey konuşmam lazım." 

"ne oldu?" dedi jinyoung. telefonundan başını hala kaldırmamıştı. "bir teklifim var." dedim jisung'a bakarken. minik gözleri parlıyordu. "son günlerde evde yalnız kalmaktan korkmaya başladım. annemin yanına gitmeyeceğimi biliyorsunuz, o da buraya gelmez." 

"yani?" dedi jinyoung. ellerini lekeli masa örtüsünde birleştirmişti. onu kırmadan söylemeye çalışıyordum. "evde iki tane boş oda var. demek istediğim," 

"evet!" dedi jisung aniden. "evet noona seninle kalırız!" jisung heyecanla bana sarılırken jinyoung'un şaşkın suratına baktım, benim de ondan farkım yoktu. "bunu önce sormamız gerekmez mi jisung?" jinyoung'un gerildiğini hissediyordum. "kime soracağız hyung? annemin de babamın da umurunda değil." 

folleto ¦ lee taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin