십오

263 34 21
                                    

zamanın akışı kişiden kişiye değişiyormuş, şimdi fark ettim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

zamanın akışı kişiden kişiye değişiyormuş, şimdi fark ettim. bazı anlar böyledir, insan niyeyse bir şeyleri önceden fark edemez ve yaşamak zorunda kalır.

kendi hayatımın el frenini çektiğim günün üstünden bir hafta geçmişti. bir hafta boyunca yaptığım şeyler kısıtlıydı. ilk gün okula alışkanlıktan otobüse binip gidince jinyoung peşimden arabayla gelmişti. güzel bir azar seansından sonra çıkışta arabayla eve dönmüştük.

sonraki günler daha normal geçti. el frenini çektim derken gerçekten çekmiş gibiydim, tek aktivitem sabahları jisung'u okula bırakmak ve -eğer saatlerime uyuyorsa- çıkışta da okuldan alıp eve getirmekti.

tüm bu yedi günlük süreçte taeyong'tan ardıma bakmadan kaçmıştım. onun olduğunu bildiğim yerlerden uzak duruyordum. jaemin buluşmak için mesaj attığında sürekli bahane uyduruyordum. yemekhaneye bile herkesten geç ya da erken gitmeye çalışıyordum.

yedi gün boyunca ondan kaçmaya çalışmış ve başarılı olmuştum.

jaemin ısrarlarına tabii ki devam ediyordu, onu tanıdığım süre boyunca ona dair öğrendiğim bir şey varsa da keçi inadına sahip olduğuydu. her bahaneme bir karşılık buluyor ya da beni tehdit ediyordu ama sonunda durumu ona açıklayarak halletmiştim.

"nereye?" chenle'ydu. son iki günde yemekhanede erken yediğimi fark edince peşime takılmıştı. açıkçası onunla yemek yemeyi seviyordum. karşıma oturuyor ve sessiz sakin yemek yiyordu. ben konuşmadan konuşmuyordu, o gece eve gidip uyumak yerine taeyong'a hislerimi itiraf ettiğimi de biliyordu ama yine de bir şey demiyordu.

"eve," dedim. sırtımdaki çantadan tutup beni kendisine çevirdi. "işimiz var."

"ne işi?"

rüzgar esiyordu, hava hala soğuktu. boynumda hufflepuff atkım vardı. zaten benden anca hufflepuff olurdu, gryffindor olacak halim yoktu. rüzgar esiyordu, dağınık saçlarımı daha çok dağıtınca bileğimdeki tokayla saçlarımı bağladım.

"bugün doyoung hyung'un doğum gününü kutlayacağız."

"ben gelemem." arabama doğru ilerledim, kilidi açıp şoför koltuğuna oturduğumda chenle da yan koltuğa oturdu. bir süre sonra dersi biten jinyoung kendini arka koltuğa attı. "chenle! ne o, saklambaç oynayan kızımıza oyunun bittiğini söylemeye mi geldin?" chenle gülerek başını sallarken kampüsten çıkıp eve doğru sürdüm, bugün okuldan geç çıktığımız için jisung bizi beklemeyip çoktan eve gitmişti.

"soo won bir haftadır yalnızca taeyong hyung'tan değil aynı zamanda bizden de kaçıyorsun. kimse bahanelerinden dolayı fark etmiyor diye düşünsen de herkes ne olduğunun farkında."

"aman tanrım," dedi jinyoung. "yani herkes soo won'un taeyong'a yanık olduğunu biliyor." şaşırmış gibi bir eliyle ağzını kapatırken bir yandan da bana sinsi bakışlar atıyordu.

folleto ¦ lee taeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin