TANITIM

4.3K 350 77
                                    

                                                                                                                                                   5.11.1995

                                                                                                                                         Karşıyaka / İZMİR

Hayata veda;

Anneme çatık kaşlarla bakıp babamın yanına yürüdüm. Kucağına tırmanıp "yine bana cevizli incir vermedi baba" diyerek annemi babama şikayet ettim. Annem kıkırdayıp "mis kokulu çiçeğim benim. Dört tane yedin zaten. Fazlası yine alerji yapacak gül yanaklarına" dedi.

Burnumu kıvırıp "ben istiyorum ama" diyerek ağlamaya başladım. Babam "ver Emine, üzme benim aşk kızımı. İlacı var nasıl olsa. Gece yatmadan önce içiririz olur biter" dedi. Hızla babamın boynuna sarılıp gerdanından öptüm.

Coşkuyla "kahraman babam benim".

Keşke hep kahraman kalabilseydi...

Gece öyle bir yağmur yağmaya başlamıştı ki, annemin koynuna daha çok sokulup gözlerimi sıkı sıkıya yumarak uyumaya çalıştım. Ertesi gün okul vardı ve sağa doğru tek çizgi öğrenecektik. Neşe öğretmenim öyle söylemişti.

Okulu ve sınıfı sevmesem de öğretmenimi çok seviyorum. Ara sıra ayakları ağrıyor ve yürüyemiyordu ama anne kokuyordu. Annem gibi kokuyordu benim öğretmenim. Annem bir yandan beni uyutmaya çalışırken bir yandan da kız kardeşim ile ilgileniyordu.

Artık gök gürültüsü bile ninni gibi gelmeye başlamıştı kulaklarıma ve uyku esir almıştı zihnimi. Sarsıntı hissettim. Gözlerimi korku ile açıp beni yataktan ağlayarak kaldıran anneme baktım. Anlımdan öpüp "korkma kızım sarıl bana annecim" dedi.

Ağlayarak anneme sıkıca sarıldım. Yatak odasından çıktığımızda gözlerim evimizin geniş sokak kapısına takıldı. İki yetişkin insanın kollarını genişliğinde evimizin içine su giriyordu. Babam "Emine acele et. Su seviyesi elektrik duyularına ulaşmak üzere" diye bağırdı.

Annem "Hüseyin Melisa'yı al lütfen. Ver Peri'yi benim kucağıma ve evden çıkın hemen" dedi. Babam "oylanma çık artık" diye anneme bağırırken annem önemsemeden yeni okula başladığım için formamı, çantamı ve özenerek üşümeyeyim diye aldığı kaşe yeşil kabanımı eline almıştı.

Annem "ay Hüseyin altınlar" diyerek arkasını döndü ve gümüşlük takımına doğru koştu. Babam ayakkabı imalatçısıydı. Bütün birikimiz ise babamın her hafta cumartesi günü aldığı haftalıktan ayrılan para ile yapılan çeyrek altınlarımızdı.

Annem o çeyrek altınlara ulaşmaya çalışırken baban "çık artık bırak" diye bağırdı. Koca Nergis mahallesi babamın bağırışı ile inlerken annem dinlemedi babamı. Elektriklerimiz hala daha yanıyordu ve su gittikçe artmıştı.

Babam "Emineeeee" diye tekrar bağırdığında gördüğüm tek şey annem ve kız kardeşimin evimizi istila eden suya gömülüşüydü.

Gün ağardığında biz hala daha karanlıkta kalmış gibiydik. Artık bir evimiz yoktu. Ne annem vardı yanımda ne de ağlayışları ile beni deli eden bıcırık kardeşim. Evden sular çekildiğinde annem ve kız kardeşimin cansız bedenini görmüştüm.

Sonrası ise ayrı bir dönüm noktasıydı.

Ben o gece sadece ailemi değil kahramanım olan adamı, babamı da kaybetmiştim.

***

Melisa Bozok'tan anlatım...

Kader;

DÖNÜM NOKTASI AŞKA TUTSAK...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin