3.Bölüm

2.4K 329 75
                                    

İyi okumalar dilerim...

Melisa Bozok'tan anlatım...

Yas;

Kalbimin kasırgasında boğulurken güçlü kolların arasına sıkışmış ve nefes almayı unutmuştum. Eğildi ve derin bir nefes daha çekti içine.

Burnunu saçlarıma değdirip bir kez daha "Melisa" dedi. Kaşlarım çatılırken kendimi toparlamaya çalıştım.

Ayağa kalkmama yardımcı oldu gece gözlü adam. Geri çekildiğinde hala daha şaşkın ve durgundum.

Gayri ihtiyari Türkçe konuştum. "Adımı nereden biliyorsunuz?".

Burnunu çekip ukala bir şekilde tebessüm etti.

"Melisa çiçeği gibi kokuyor saçların. Adını bildiğim yok".

Boğazımı temizleyip başımı salladım. Arkamı dönüp yürüyeceğim an "dursana biraz" diye seslendi. Sıkıntıyla soluk alıp "çarptığım için üzgünüm. Size iyi geceler" dedim ve yürümeye devam ettim.

Arkamdan kısa bir an adım sesleri gelse de daha sonra yine aynı sessizliğe ve yalnızlığa gömüldüm. Hayatımdaki adama rağmen yalnız değil miydim zaten?

Kollarımı birbirine sarıp sakin adımlarımla rengarenk ışıklarla bezenmiş sokakları izlemeye odaklandım.

Bir yandan bu soğuk havaya rağmen sokak şarkıcıların essiz müzik ziyafetini dinledim, diğer yandan el ele olan sevgilileri izledim.

Ayaklarım beni yine aynı sokağa getirdiğinde derin bir iç çektim. O eve girmek içimden gelmese de zorundaydım. Bir ceketim vardı üzerimde. Cebimden anahtarı çıkartıp apartmanın kapısını açtım.

Yavaşça bedenimi içeri attım fakat merdivenlerden yukarı çıkmaya güç bulamadım bacaklarımda. Onunla karşılaşmak istemiyordum. Sırtımı duvara yaslayıp gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım.

O eve çıkmak en azından eşyalarımı toplamak zorundaydım. Gözlerimi açıp bir cesaret ile merdivenlerden çıkmaya başladım.

Her adımımda soluğum boğazıma tıkanıyor ciğerlerime kadar kuruluk hissi sarıyordu bedenimi.

Evimizin bulunduğu kata geldiğimde sabır ve güç dileyerek anahtarı kilide yerleştirip yavaşça çevirdim. Sessiz olmaya özen gösterirken aniden açılan kapı ile daha çok tuttum nefesimi.

Agustin kan çanağına dönmüş gözleri ile yüzüme bakarken bakışlarım kanayan eline takıldı.

Bir adım geriledim. Bakışlarım gözlerini bulduğu an içimdeki tiksinti hissi daha da büyüdü. Bunun adı aşk değildi. Bu yaşadığım hayatın ucu sevgi ve yalnızlıkla başlamıştı ama aşk değildi.

Kalbimde başka bir acı vardı. Onun canı yandığı için değil kendi yaşadığım yıllar içindi. Belki de pişmanlık esir almıştı benliğimi.

Ama onun için üzülemiyordum. Geriledi, arkasını döndü ve omuzları düşük bir halde koridorda yürümeye başladı.

Başımı sağa sola doğru sallayıp sakin adımlarla içeri girip kapıyı sessizce kapattım. Onun gibi omuzlarım düşüktü. Sanki dünyanın yükü binmişti sırtıma. Eğildikçe eğiliyor ve toprağa karışmak istiyordum.

Biz ne zaman bu hale gelmiştik?

Neredeydi o yere göğe sığdıramadığı aşkı?

Sıkkın bir soluk alıp salona baktım. Neredeyse her şey yerle bir olmuş haldeydi. Yönümü yatak odasına çevirip kapıyı araladım.

DÖNÜM NOKTASI AŞKA TUTSAK...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin