"Hazır mısın Chae?" Chaeyoung aynada kendisine baktıktan sonra arkasına dönerek "Hazırım Jeongyeon." Jeongyeon ile beraber cinayet işlemeye gitmişlerdi.
"Hangimiz kadın ile konuşacak?" Jeongyeon korkan gözlerle Chaeyoung a bakarken Chaeyoung mesajı anlamış ve işleyeceği cinayete doğru yola koyulmuştu.
Jeongyeon nun ilk cinayeti değildi. Ama yinede tedirgindi. Cinayet işlemek kolay değil sonuçta.
Chaeyoung giydiği siyah ceketin önünü düzeltip arabadan indi. Kocaman evin kapısına uzunca baktı. Derin bir nefes alıp evin ziline bastı.
Uzun bir süre zil çaldı. Ama hiç kimse kapıyı açmadı...
Tekrar çaldı zili Chaeyoung. Yine açan birisi olmadı...
Chaeyoung meraklanıp evin etrafında evde birisi var mı diye bakınmaya başladı. Arka tarafa doğru gittiği zaman çitler ile karşılaşmıştı. Ama onlar Chaeyoung için bir sorun değildi. Çiftlerden atlayarak geçtiği zaman biraz daha dikkatli şekilde hareket ederek evin etrafında gezindi. Açık olan lambalar vardı. Bunu fark etmesi uzun sürmedi.
Evde eğer lambalar açıksa neden zile cevap vermediler ki o zaman diye düşünmüyor değildi...
Evin en arka kısmında alt tarafa doğru açılan bir kapı olduğunu gördü. Kapının hemen yanına gittiğinde asma kilit ile karşılaştı. 11 yaşında annesinin ona televizyon izleme yasağı koyduğu için kilidi tel tokası ile açması uzun sürmedi...
Kapıyı açtığı zaman sessiz adımlarla evin içinde yol almaya başlamıştı. Kiler gibi bir yerdi Chaeryoung un girdiği yer. Biraz ile gittiğinde bir kapı ile daha karşılaştı. Mahzendi burası. Etraf eski şaraplar ile doluydu. İçinden o şaraplardan birini çalıp içmek geçmiyor değildi. Büyülendiği o mahzenden çıktıktan sonra kocaman uzun bir koridor ile karşılaştı. Koridor fazlasıyla uzayıp gidiyordu. Daha çok aydınlanıyordu.
Chaeyoung daha çok dikkat ederken adımlarına birden masada bulunan bibloyu düşürmüştü. Refleksleri sayesinde tutabilmişti. Bir kez daha tanrıya dua etmişti bunun için.
Chaeyoung bir süre sonra evin tam ortasına gelmişti. Etrafa bakınmıştı. Etraf bomboştu. İki tane merdivenin olduğu yerin tam ortasında duruyordu. Birden yukarıdan damlayan kan ile irkilmişti.
Kafasını yukarı kaldırmaya korkuyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra tüm cesaretini toplayarak kafasını yukarı çevirdi.
Kan vardı. Sadece kan değil. Koli bantları ile tavana yapıştırılmış bir ceset vardı. O öldürmeleri gereken kadının cesediydi. Venna'nın cesedi. Öldürmeleri gereken kadın vahşice ölmüştü. Tavanda asılı bir şekilde....
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
