"Kahve ister misin?" diye sordu Jinyoung. Son iki haftadır sadece sikik patronunun verdiği işler ile ilgilenen Haerim cidden anlamda bitkin düşmüştü.
"Olur."
Bilgisayarın başında yeni gelen darp raporlarını incelerken telefonunun çaldığını fark bile etmemişti. Onun için kahve getiren Jinyoung fark etmişti. "Hae telefonun." Haerim'e döndüğü zaman kulağında kulaklıklarla fazlasıyla dikkatli bir şekilde raporu inceliyordu. Telefonu Jinyoung alıp açmıştı.
"Alo Haerim!" gelen ses oldukça yüksekti. "Evet?" diye cevap vermekle yetinmişti Jinyoung.
"Jinyoung? Ben Chanyeol." Jinyoung elindeki kahveyi Haerim'in masasının üzerine bıraktıktan sonra arka taraftaki yatağa oturmuştu.
"Noldu Chanyeol?" Chanyeol a göre oldukça yumuşak ve sakin bir ses tonu ile söylemişti bunu.
"Şu Yie Venna var ya." Jinyoung meraklı bir şekilde sorarak "Şu tavana cesedi asılan kadın?" demişti.
"Evet o. Ve şu Kim Jungwoo hatırlıyor musun?"
"Nasıl unutabilirim?" Aklına o iğrenç asitle yanmış ceset geldi. Hala midesi bulanıyordu aklına geldikçe. İğrenç bir şey.
"O ikisi arasında minik bir şey bulmuş olabiliriz."
Minik bir şey?
Bunu duymak bile Jinyoung'u gereğinden fazla heyecanlandırmıştı.
"Ne? Neymiş o?"
"Ofise gelin. Hepimize bir arada anlatacağım."
Jinyoung Chanyeol'un sözüne devam etmeden telefonu kapatıp yatağın üzerine fırlatıp Haerim'in kulağındaki kulaklıkları çıkarıp omuzlarından tutup onu dönen sandalyede döndürüp kaldırdı.
"Hadi ofise gidiyoruz."
Haerim hiçbir şey anlamamış gibi Jinyoung'a bakarken birden üzerine atılan siyah kabanı tutarak giymeye başlarken Jinyoung onun ofise doğru sürüklemeye başladı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
