Merhaba~! Bu sefer notumu buraya yazacağım.
Öncelikle bu bölüm gerçekten hiç ama hiç içime sinmedi. Sizi bekletmeme rağmen güzel bir şeyler ortaya çıkaramıyorum...
Bunu geçiş bölümü falan olarak düşünün ve çok takmayın jdjcsn
Neyse, buna rağmen umarım beğenirsiniz ^-^
"Günaydın mükemmel sevgilim ve diğerleri!"
Ace, sınıftan içeri giren Kid'e göz devirirken Law'un da aynısını yaptığına emindi.
"Ha şimdi diğerleri mi olduk?"
Kid, sırasının üstünde oturan Ace'i umursamamıştı. Bir elini Law'un omzuna atarak kendisine doğru çekti. Parti gecesi Ace, Luffy ve Sabo dışındakiler Law'un evinde kalmışlardı ve Sanji ve Zoro'nun aksine Kid, sevgili olduklarını anında açıklamıştı. Önüne gelene söylediği için muhtemelen okulda bunu bilmeyen kalmamıştı.
Law:
"Sabo ile oturmak için beni bırakan da sen değildin zaten."Ace, çantasından kitaplarını çıkarırken bunun aynı şey olmadığı hakkında bir şeyler mırıldanıyordu.
Kantine gitmiş olan Jewelry ve Sabo da içeri girdiğinde dersin başlamasına bir kaç dakika vardı. Zoro ortalarda görünmüyordu. Muhtemelen hala uyuyordu ve derse geç kalacaktı.
Ceza vermekten zevk alan edebiyat öğretmenleri Doflamingo bile ona ceza vermekten bıkmış, Zoro geç kalmaktan bıkmamıştı.
Sabo, elindeki çikolatalı sütü Ace'in önüne koyarken "Günaydın." diyerek gülümsedi.
"Günaydın Sabo ve teşekkürler~"
Ace, Sabo'nun ondan istemediği halde ara sıra ona çikolatalı süt getirmesine alışmaya başlamıştı. Bu onu mutlu ediyordu ve ne kadar mükemmel birinden hoşlandığını söyleyip duruyordu. Fakat mutluluğu önündeki kimya notları yüzünden pek uzun sürmemişti."Hoca geliyooo!"
Jewelry'nin sesini duyduğunda zilin ne ara çaldığını sorgularken ayağa kalktı.
Boa Hancock, uzun görkemli saçlarını savurarak sınıfa girdi. Son sınıfların ingilizce öğretmeniydi. Fakat seçmeli almanca dersine de giriyordu.
Gözlerini kısarak hiç ses çıkarmadan ayakta duran öğrencilere baktı. Bao Hancock etkileyici bir güzelliğe sahipti. Okulun yarısından fazlasının kendisinden hoşlanmasını sağlayacak kadar güzeldi. Onunla karşılaştığınızda gözlerinizi bir süre üzerinden ayıramazdınız.
"Oturun." Elindeki çantayı masasının üzerine bırakarak içerisinden ders ile ilgili kitapları çıkardı.
Ace, kendisine bir bakış attığında Nami omzunu silkti. Hayır, kimya sınavına çalışmak için izin istemeyecekti. Hancock, daha önce izin vermemişti ve yine vermeyecekti.
"Ace, Was macht man mit den Augen?"*
Siyah saçlı genç, irkilerek bakışlarını öğretmenine çevirdi. Sorudaki yalnızca iki kelimeyi biliyordu ve bu iki kelime soruyu çevirmesinde pek de yardımcı olmuyorlardı. Hancock'un işaretiyle ayağa kalkarken içinden "en azından uyarsaydınız hocam." diye geçirdi. "Rezil olmaya kendimi hazırlardım..."
"Şey... Ich... ee..." Saçma sapan bir şeyler gevelerken yardım dileyen gözlerle Sabo'ya baktı. Fakat sarışın genç üzgün bir şekilde omuzlarını düşürmüştü.