Taht odasında uzun bir sessizlik oluştu. Art arda gelen bu sessizlik sanki aralarında hiçbir diyalog geçmesini istemiyormuş gibiydi. Buna rağmen Ariel'in gülüşü odada yankılandı.
"İyi şakaydı baba, az kalsın inanacaktım."
Ariel'in yüzündeki gülümsemenin aksine Poseidon oldukça ciddi görünüyordu. Onun bu ciddi halini gören kızının yüzündeki gülümseme de yavaşça soldu. "Sen ciddisin."
"Okeanos'un kızı mı? Bu güçlü su yeteneklerini açıklar." dedi Alastor. Kötü bir tahmin sayılmazdı. Sonuçta Anastasia'nın olağanüstü hidrokinezik yetenekleri vardı. Ama değildi.
Jasmine sakinliğini bozarak titremeye başladı. Sanki vücuduna elektrik verilmiş gibi titriyordu. Mavi gözleri korkuyla büyümüştü. "Hayır, o Okeanos'un kızı değil."
"Öyleyse kimin kızı?" dedi Ariel. Sesinde belirgin bir kırgınlık vardı. Bunca zamandır kardeşi sandığı kişinin tamamen farklı biri olduğunu öğreniyordu.
Poseidon, Jasmine'in konuşmasına izin vermeyerek birkaç adım öne çıktı ve derin bir nefes aldı.
"O Pontus'un kızı."
"Ama bu mümkün değil! Pontus'un nasıl melez bir kızı olur?" dedi Ariel. Sesi oldukça yüksek çıkmıştı ve duvarlara çarparak kendisine geri dönmüştü.
"Altın ırk."
Tüm bakışlar tekrardan Jasmine'e döndü. Bazen bu kızın bir Athena melezi kadar bilgili olduğunu düşünüyorlardı.
"Altın ırk da ne?" diye sordu Alastor. Alastor gibi Ariel de bu kavramı ilk kez duymuştu.
Poseidon tekrardan lafı devralarak açıklamaya başladı. "Altın ırk, Titanların çağı olan Altın Çağ'da yaşamış ilk insanlardı. Sonrasında bu ırk yok oldu. Altın ırk daha tanrısal insanlardan oluşuyordu. Her daim süren bir bahar olduğundan tüm ihtiyaçlarını rahatça etrafta yetişen bitkilerden giderebiliyorlardı ayrıca ömürleri de şimdiki insanlara göre çok daha uzundu. Altın Çağ sonrası bu ırkın soyu tükendi ve yerine Gümüş ırk yaratıldı. Sonrasında sırasıyla Bronz ırk, Kahramanlık ırkı ve şimdiki Demir ırk yaratıldı. Her yaratılan ırkla insanoğlu daha da bozuldu ve güçsüzleşti. Ruhuna kötücül duygular serpildi."
Alastor'un kafası fazlasıyla karışmıştı. Kendisi neydi şimdi?
"Ve Anastasia'nın annesi de Altın ırktan bir kadındı, değil mi?" diye sordu Ariel. Kafasında bazı şeyler oturmaya başlamıştı. "Bu kadar güçlü bir melez... kanının ikor olmasına şaşmamalı."
Poseidon dalgınca onayladı ve Üçlü Yaba'sını eline alıp incelemeye başladı. "Ne kadar güçlü olursa olsun ölümsüz değil. Her şeye rağmen Altın ırk da şimdiki insanlar gibi ölümlüydü. Sadece daha uzun süre yaşıyorlardı o kadar."
"Yani Anastasia normal melezlerden daha mı uzun yaşayacak?" diye sordu Alastor.
"Öyle de denebilir."
Ariel içini kemirip duran soruyu sorup sormamak arasında gidip gelirken gerginlikle parmaklarıyla oynuyordu. Aklındaki soruyu Alastor dile getirince bakışlarını babasına çevirdi.
"Peki Anastasia'yı nasıl buldunuz?"
Poseidon sanki şu ana kadar en sevdiği anı buymuş gibi tahtına oturdu. Kendi içinde büyük bir nostalji yaşarken yüzüne ufak bir tebessüm oturdu.
"Çok değil, 10 sene önceydi."
- - - - -
"Efendim, devriye 6 yaşlarında bir kız çocuğu bulmuş." dedi deniz adamı. İlahi bronz zırhı denizin dibine ulaşan güneş ışınlarıyla parıldıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANASTASIA|Ruh İncisi
Fantasy--- Suya girdiğinde deniz kızı formu alabilen bir kız, Boynundaki inci içinde saklı olan bir parça ruh, Poseidon dışında üçlü yabanın gücünü kullanabilen tek kişi, Neredeyse ölümsüz bir melez, Tanrıların kanı olan ikor akıyor onun kanında, O kız Ana...