Kargaşa...
Metalik kanın kokusu...
Pençeler ile kılıçların, mızraklar ile dişlerin karşılaşması...
Toprağın ve okyanusun kızıla boyanışı...
Canavarlar ve melezler iyice birbirlerine girince etraf toz içinde kalmıştı. Herkes sadece kendi önündeki düşmanını görüyordu.
Alastor önüne çıkan canavarlardan birinin karnına mızrağını saplayarak toza çevirdi ve suyun içinde darmadağın olan kampı izleyen Anastasia'ya baktı. Gözlerinde sadistik bir pırıltı yer edinmişti. Onun, tanıdığı eski Anastasia olmaması zoruna giderken bir canavarı daha Tartarus'a yolladı.
Gözlerini Anastasia'dan çekip melezlerin durumuna bakınca yerde yatan onlarca ölü dostu içinin burkulmasına neden oldu.
Gözüne, hançerlerini canavarların üzerinde sıyrıklar açmak için kullanan Jasmine takıldı. En son savaşmayacağını söylediğini hatırlıyordu ama şu an buradaydı, diğerleri gibi kampı koruyordu.
Jasmine ile sırt sırta verdi ve "Hayırdır, odanda sıkıldın mı?" diye sordu. İkili canavarları savuştururken yüzlerinde ufak bir gülümseme vardı. Sırt sırta çarpışmanın verdiği his, bu gülümsemenin asıl kaynağıydı.
"Yardıma ihtiyacınız olur diye düşünmüştüm." dedi Jasmine. Sesi bu savaşın ortasında bile insanın içini huzur dolduruyordu.
"Bana Anastasia'ya karşı savaşmayacağını söylemiştin. Fikrini ne değiştirdi?"
"Hiçbir şey. Hala aynı şeyi düşünüyorum ama Anastasia ile savaşmadan da canavarları püskürtebilirim. Ayrıca o..." Jasmine'in gözü okyanusun ortasında su formunda dikilen kıza kaydı. "Eski Anastasia değil."
"Bunu anlamana sevindim." Bir canavar daha toza dönerken Jasmine'e çevirdi bakışlarını. "Anastasia kalkanla bizi korumaya çalışan kişiydi. O ise babasına itaat eden bir komutan."
Jasmine'in gözleri Alastor'a döndü. Sanki aklında bir şeyler dönüyormuş gibi bir bakışa sahipti. Düşüncelerinin doğruluğunu tam olarak bilmeden harekete geçemezdi.
"Ne düşünüyorsun Jasmine?" diye sordu Alastor. Jasmine'in bu bakışlarını çok iyi biliyordu.
"Eğer sadece babasının dedikleri için kampa saldırıyorsa onunla konuşabilirim. Böylece onu orduyu geri çekmesine ikna edebilirim."
Alastor başını olumsuz anlamda sallayarak "Bu mümkün değil." dedi ve Jasmine'in arkasındaki canavarı toza çevirdi. "Ayrıca çok tehlikeli. O kızın tam olarak neden orduya komutanlık ettiğini bilmiyoruz. Öldürmekten zevk alıyor olabilir. Sadece Pontus istedi diye bir ordunun başına geçmez."
"Ama ya zorunda bırakıldıysa?" diye umutla sordu Jasmine. "Babası sırf ordunun başına geçsin diye öyle bir melez yarattı. Kız doğduğu günden beri bu amaç aşılandı damarlarına. Ama eğer gerçeği fark etmesini sağlarsam yardımcı olabilirim."
"Reddedildi. Bu çok tehlikeli. Üstelik birçok melez kaybettik bir de seni kaybedemeyiz."
Jasmine üzgünce iç çekip onayladı. "Şansımı deneyim dedim."
Alastor ve Jasmine bir süre daha birlikte savaştıktan sonra yolları ayrıldı. Jasmine bir canavarı atlatıp etrafta savaşan melezleri kontrol etti ve Anastasia'ya baktı.
Alastor'u dinleyemezdi.
Belki de son şansları buyken denemekten zarar gelmezdi.
Jasmine koşarak okyanus kıyısına geldi ve su üstünde Anastasia'ya ilerlemeye başladı. Eski dostu mavi bakışlarını kendisine çevirdiğinde 20 metre kadar uzakta durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANASTASIA|Ruh İncisi
Fantasy--- Suya girdiğinde deniz kızı formu alabilen bir kız, Boynundaki inci içinde saklı olan bir parça ruh, Poseidon dışında üçlü yabanın gücünü kullanabilen tek kişi, Neredeyse ölümsüz bir melez, Tanrıların kanı olan ikor akıyor onun kanında, O kız Ana...