"Tanrıça'm, ben buraya gelirken melez kampı hala eskisi gibi sanıyordum ama burada birçok şey yaşanmış. Neler oldu? Kheiron nasıl öldü? Kim saldırdı buraya?"
Gençlik Tanrıçası'nın yüzünde ilk defa yorgun ve yaşlı bir ifade belirmişti. Geçmişte yaşamak ona göre değildi, o daima şimdiye bakardı ve yaşayıp geçerdi. Şimdi geçmişe dönüp yarı-tanrıya açıklama yapmak zorundaydı.
"60 sene önceydi..."
---
Birkaç melez, Ares Çayırı'nda kılıç antrenmanı yaparken çilek tarlasındaki satirler de orman ruhlarına şarkılar çalıp çilekleri büyütüyordu. Kheiron ve Bay D. dışarda diyet kolalarını yudumlarken ani bir çatlama ve yıkılma sesiyle ikisi de ayağa fırlamıştı. Dövüşen kampçıların arasına bir cehennem tazısı dalmış ve çoktan 2 kampçıyı mideye indirmişti. Kheiron yayını sırtından çıkarıp gererken daha fazla canavarın kampa girdiğini fark etti ve Dionysos'a döndü."Bir şeyler yapabilir misin?"
Dionysos başını olumsuz anlamda sallarken düşünceli bir biçimde canavarlara bakıyordu, ne düşündüğünü anlamak imkansız gibi bir şeydi. Kheiron Dionysos'u beklemeden kampçılara yardıma gitti. Eline silah alan her kampçı canavarları geri püskürtmeye çalışıyordu, hiçkimse bu canavarların nerden çıktığını anlayamamıştı. Altın Post'un kampı koruması gerekirdi, neden şimdi bariyerler kalkmıştı ki? Herkesin düşündüğü tek şey belki de buydu.
Aradan önce dakikalar sonra saatler geçti. Canavarların sayıları azaldığında geri çekilip ortadan kaybolmuşlardı. Herkes başta temkinli bir şekilde hareket etse de geriye sadece 18 melez kalmıştı, her tanrının bir çocuğu hayattaydı. Sanki planlı bir saldırıydı. Kampçılar etrafı kolaçan etti. Ne Kheiron vardı ne Bay D. ne de sağ kalan başka bir kampçı.
18 kişi umutsuzlukla evlerine baktı, yıllarının geçtiği kamp saatler içinde yerle bir olmuştu. Kulübelerden hiçbir iz kalmamıştı, ormanın yarısı da yanmıştı. Apollon kızı yerde yatan kampçıya baktı, iyileştirmeye çalıştı ancak başaramadı. Demeter'in kızı ve Dionysos'un oğlu da ormanı yeşillendirmeye çalıştı, başaramadılar. Ellerinde hiçbir umut kalmamış gibiydi. Ailesi olmayanlar nereye gidecekti şimdi? Sonsuza kadar burada dikilemezlerdi.
Kampın ortasındaki yanıp sönen bir ışıkla geriye kalan kampçıların hepsi 20 tanrıya döndü. Zeus, Hekate, Apollon, Hebe... kulübesi olan her tanrı burdaydı.
Kampçılara ne yapmaları gerektiğini anlattılar. Hades onlara bir iyilik yaptı ve ruh hizmetçilerinden yeryüzüne yollayarak kampçılara yardım etti. Hades'in bu iyiliği asla unutulmadı. Demeter yok olan çilek tarlasının bir kısmını iyileştirdi, Artemis ormanın geri kalanını koruması için hayvanlarını yolladı, Tyche bir süreliğine kampı kutsayıp şansını yerine getirdi, Nemesis ise buna karşı çıkmadı. Tüm tanrılar birden bu kampı önemsemeye başlamıştı sanki ancak kimse onların neden daha önce yardıma gelmediklerini sormadı. Hiçbir zaman da öğrenemediler.
Kamp eskisinden daha iyi bir hale geldiğinde Altın Post'u kontrole gitmişlerdi ancak ne Altın Post vardı ne de onu koruyan ejderhaları. Post gitmişti. Bunun için de bir plan yaptılar. Geriye kalan Hekate'nin kızı kampı çevreleyen büyülü bir bariyer oluşturdu ve her gün bu bariyeri kontrol etti. Gelen her Hekate kızıyla daha da güçlendi bariyer.
Kheiron'a ne mi olmuştu? Python Kheiron'u boğarak öldürdü ve Medusa tarafından ikisi de taştan birer heykele dönüştürüldü. Medusa neden avını boğarken Python ve Kheiron'u bir heykele dönüştürdü bilinmezdi. Belki de ibretlik olsun diyedir, kim bilebilir ki?
Kheiron'un bu heykeli hala kampın merkezinde ve saygınlığını hala koruyor.
---Hebe anlattıklarını bitirdiğinde öylece durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANASTASIA|Ruh İncisi
خيال (فانتازيا)--- Suya girdiğinde deniz kızı formu alabilen bir kız, Boynundaki inci içinde saklı olan bir parça ruh, Poseidon dışında üçlü yabanın gücünü kullanabilen tek kişi, Neredeyse ölümsüz bir melez, Tanrıların kanı olan ikor akıyor onun kanında, O kız Ana...