-4-
❝Lâl❞
Madde 1 - Issız bir uçuruma git ve boşluğa bağır.
Yapmak istediğim tam olarak buydu. Yani en azından bu niyetle uçurumun dibine kadar gelmiştim. Ama hazır bunca yolu gelmişken başka bir maddeyi de gerçekleştirmek güzel olurdu. Çılgınca fikirlerimden sadece biri.
Parasını ödeyip taksiden indim. Usulca ilerledim uçuruma doğru. Her şey çok fazla gelmişti. Kaçıp kurtulmayı bekliyordum. Bir arabaya atılıyorsun ve kaçıp kurtuluyorsun. Bu kadar basitti sanki. Ama hesaba katmadığım bir şey vardı. Kaçarken sorunlarımızı da yanımızda getiriyorduk. Onlar bir şekilde bavulumuzda bir yer açıyorlardı kendilerine. Onlardan kaçmayı başaramıyorduk. Yani her şey o kadar basit değildi.
Bir hata, beraberinde bir sürü hatayı getirir. Bu benim hayatımın özetiydi sanırım. Hatalarımdı beni ben yapan şeyler. Aynı zamanda hayatımı karartan her şey de hatalarımın bir ürünüydü. Ne acı değil mi?
Uçurumun kenarındaydım. Hayatımın yarısında olduğu gibi. Ama bu kez mecazi değil, gerçekti. Burada özgürdüm. Her şeyi yapabilirdim. Bağırıp çağırabilirdim. Kaderime lânet edebilirdim. Aptallığıma sövebilirdim. Her şeyi yapabilirdim. Nitekim hepsini yaptım. Öfkeyle gökyüzüne baktım. Sanki beni oradan bir yerlerden görüyor gibiydi. Nefret ettiğim adam o yosun gözlerini dikmiş bana bakıyor gibiydi.
"Her şey senin yüzünden, anlıyor musun? Her şey senin yüzünden! Hayatımı sikip attın ve sonra sanki hiçbir suçun yokmuş gibi işin içinden çıkmayı başardın!"
Evet, bu doğruydu. Hayatımı mahveden bir dönüm noktasına imza attıktan sonra mağdur da kendisi olmuştu, maktul de. Beni bu hayatta bir başıma bırakmıştı. Acılarımla. Ona kızmama, ondan daha çok nefret etmeme fırsat dahi vermemişti. Her şeyin sorumlusu kendisiyken yine büyük büyük şovlar yaparak perdeyi kapatmıştı. Tam tiyatrocu olacak adammışsın Batur, ne rol yeteneği ama.
"Senden nefret ediyorum Batur, duyuyor musun? Umarım duyuyorsundur! Senden nefret ediyorum!"
Ona içimdeki tüm nefreti kustum. Hayattayken ona bunu yapamamıştım. Fırsat vermemişti. Kaçmayı seçmişti. Sanki kaçmak bir boka yarıyormuş gibi. Ben kaçtım bak, hiçbir halta yaramadı. Ancak buraya kadar kaçabildim. Uygulamak istediğim sonraki madde geldi aklıma.
Madde 66 - Bir uçurumdan aşağı atla.
Kulağa çılgınca geliyordu. Ve bilirsiniz, ben çılgınca şeyleri severim. Hiç düşünmeden bir adım daha atıp atladım aşağı. Daha önce ölümden dönmüş biri olarak böyle şeylerin lafı bile olmazdı bende. Kafamı kırabilirdim, gözümü patlatabilirdim. Ne bileyim, kafa travmasından ölebilirdim. Şanslıysam bir şey olmazdı.
Şans mı?
Aslına bakarsanız, o bende pek olmayan bir şeydi. Kendimi serin sulara atarken düşündüğüm tek şey Batur'la arabada geçirdiğimiz o iğrenç geceydi.
Bana bir insan kaç kez ölebilir sorusunu sorduran berbat gece.
❝Valentino❞
Zar zor aşağı baktığımda derin suları gördüğümde rahatladım ve hiç düşünmeden aşağı atladım. Bu tehlikeliydi, biliyordum ama vaktim yoktu. Hâlâ su yüzüne çıkmadığına göre başı fena hâlde beladaydı. Kafasını kayalıklara çarpmış olabilirdi. Bunu düşünmek bile istemiyordum. Belki yüzmeyi bilmediği hâlde suya atlamıştı, intihar etmişti. Emin değildim ama bildiğim bir şey vardı, onu kaybedemezdim.
Suya daldım. İyi bir yüzücüydüm. Suyun altında nefesimi uzun süre tutabiliyordum. Böylece derinliklere rahatlıkla inip onu arayabilmiştim. Suyun içinde sırtüstü uzanmış kadını gördüğüm an hızla ona doğru yüzdüm. Baygın görünüyordu. Yaklaşıp belinden kavradım ve su yüzüne çıkardım. Baygındı. Başı kanıyordu ama yarası derin değildi. Yine de endişelenmiştim. Bu hâliyle uyuyan bir meleğe benziyordu. Başı kanıyordu ve baygındı. Bu bende bir şeyler çağrıştırsa da üstünde durmadım. Çok daha büyük bir sorunum vardı. Ona bir şey olmasından korkuyordum. Hızla yüzerek sahile taşımaya çalıştım onu. Teni güneşin altında bir mücevher gibi parlıyordu.
Sahile vardığımızda onu yere yatırdım ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Suni teneffüs yapıyordum. Uzun süre kendine gelmeyişi beni korkutmaya başlamıştı. Tepedeki şoförümü çağırmam gerektiğini biliyordum ama nasıl? Bağırsam sesimi duyurmam zordu. Suya atladığım için kıyafetlerimle beraber telefonum da ıslanmıştı. Çaresiz hissediyordum kendimi. Durmadım. Suni teneffüse devam ettim. Telaşlı gözlerim kadının cansız yüzüne bakarken kollarından yavaşça sarstım. "Andrea! Uyan, Andrea."
Gözlerini aralamasa da kıpırdamaya başladı kadın. Öte yandan güçsüz mırıltılarla sayıklıyordu. Başta anlamasam da eğilip duymaya çalıştığımda "Batur." kelimesi döküldü dudaklarından. Bu kelimenin manası neydi? Hiçbir fikrim yoktu. O an için umurumda değildi. Sadece onun hayatta olduğuna dair tanrıya şükranlarımı sunuyordum.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Halikarnas'ta Bir Gece | Gecedeki Aşk Serisi - I ღKİTAP OLDU!ღ
General Fiction❝ Her şey o gece başlamıştı. Bardan içeri girdim, içkiyi fazla kaçırdım, sahneye çıkıp şarkılar söyledim ve iner inmez hiç tanımadığım bir adamı dudaklarından öptüm. Şaka gibiydi ama güldürmemişti. ❞ ⚝ Tüm geçmişini geride bırakan, kendine yeni bir...