1 |İlk Av|

1.5K 68 38
                                    

Belki benden kaçabileceğini düşünüyorsun, kokunu kilometrelerce öteden alabiliyorum.

Aynı hayvanlar gibi.
.
.
.


14 Yıl önce

"Tao! Çok uzaklaşma sakın yoksa seni ayılar kapar!"

Bayan huang gülerek küçük oğlu taoyu yalandan korkuturken küçük beden koşmayı bırakıp şaşkınlıkla annesine döndü. Ufak ağzı annesinin dedikleri yüzünden açılmıştı ve gözleri dolmuştu. Kendisini bir ayı kapmasını istemiyordu. Bayan huang küçük oğlunu gereğinden fazla korkuttuğunu fark edince onu kolları arasına aldı ve tatlı yanaklarını öptü.

"Şaka yapıyorum bebeğim eğer bir ayı sana saldırırsa baban hemen seni korur!"

Küçük çocuğa güven verircesine sırtını ovaladı. Tao bir kaç kez burnunu çekip ateşin başında avladığı geyiği pişiren babasına baktı ve gülümsedi. Annesi haklıydı onun babası çok ama çok güçlüydü!

Annesi onu yere indirir indirmez tekrar ormanın içinde koşuşturmaya başlamıştı bayan huang arkasından fazla uzaklaşmamasını tembihlerken o sadece gülüyor ve kafasının üzerinde uçan pembe kelebeği yakalamaya çalışıyordu. Ara sıra kısacık boyu ile zıplıyor ve kelebeği tutmaya çalışıyordu ama her denemesi başarısızlıkla sonuçlanıyordu. Küçük tao gülüşerek kelebeğin peşinden gitmeye devam ediyordu.

Abisi luhan ve anne babasıyla beraber kamp yapmak için geldikleri orman şehire 40 dakikalık uzaklıktaydı. Buraya dev arazi araçları ile gelmişlerdi. Babası geçimlerini avcılıkla sürdürdüğü için av tüfeği ve ekipmanları da onlarla beraber gelmişti.

Tao abisi luhana göre daha hiperaktif ve sevecen bir çocuktu. Abisi ile arasında 3 yaş vardı ve tao henüz 5 yaşındaydı. Kelebekleri ve balonları severdi en sevdiği hayvan ise fildi ama pembe fillerdi! Ailesi ona pembe bir filin olamayacığını ısrarla anlatmasına rağmen tao inatla pembe fil sevdiğini söylerdi bu yüzden geçen doğum gününde abisi, annesinin ona verdiği para ile küçük kardeşi tao için peluş pembe bir fil almıştı.

Şu anda bile elindeki pembe fili ile tepesinde uçuşan kelebeği kovalıyordu. Kelebeğin gür ağaçlar arasında kaybolup gitmesi ile küçük tao havadaki kollarını umutsuzca indirdi. Filini göğsüne bastırarak arkasına döndüğünde anne ve babasını görememişti. Annesinin tüm uyarılarına rağmen kelebeğin peşinden koşarak kamp yerinden oldukça uzaklaşmıştı. Bulunduğu yerde ağaçlar sık sıktı, hemen biraz ötesinde akan şelalenin sesini ve ötüşen kuşların sesini duyabiliyordu. Tao yüksek bir taşa tırmanarak üzerine oturdu ve ayaklarını sallamaya başladı.

Bir süre sonra anne ve babasının onu bulacağını düşünüyordu bu yüzden daha fazla kaybolmamak adına sakimce beklemeye başladı. Ayaklarını sallayarak pembe filiyle oynadı ama zaman hızlıca akıp giderken ne gelen vardı ne giden. Ötüşen kuşların sesi kesilmiş ve güneş yavaş yavaş batarken gökyüzü hafif bir kızıllığa bırakmıştı kendisini. Etraf karanlık olunca akan şelalenin sesi bile küçük taoyu korkutmaya başlamıştı.

Etraftan gelen hışırtılar ile gözlerini sesin geldiği yere kitledi, babası olabileceğini düşündü. Karanlık ve ağaçlardan dolayı pek bir şey göremiyordu ama hırıltı sesleri ile gelenin babası olmadığını anlamıştı. Oturduğu taştan sessizce inerek filini sıkı sıkıya tuttu ve koşarak ormanın derinlerine ilerledi. Hırıltı sesleri arkasından bir süre gelmiş sonra kesilmişti ve küçük tao düzlük bir yere çıkmıştı. Çok olamasa da geniş sayılabilecek bir alana varmıştı etrafı ağaçlarla çevrili haldeyken hırıltı sesini tekrar duydu.

Fraise Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin