Sabah, üzerimde iki kişinin tepinmesi ile yataktan düştüm. Kafamdaki yorganımı sinirle itip, yatağımın üzerinde bana gülen Lina ve Mira'ya sert bir bakış fırlattım.
"Beni uyandırmak için illa yataktan atmanız mı gerekiyor? Neredeyse kalçamı kırıyordunuz!" Bu gülmeleri kahkahaya dönüşmüştü. Yavaşça yatağımdan destek alarak yerden kalkınca kalçama ağrı girmişti. Bunu onlara iyice ödetecektim.
"Evet! Bir türlü uyanmıyorsun ki. Her neyse üstünü değiştir de aşağıya gel, kahvaltı hazırladık sana."
Lina ve Mira'ya tek kaşımı kaldırıp soru sorar gibi baktım. Ne gerek vardı ki? Bende hazırlayabilirdim kahvaltımı.
"Zahmet etmeseydiniz, ben hazırlardım kendi kahvaltımı."
Mira, bana öyle bir bakış attı ki sanki ona kendimi öldüreceğimi söyledim. Başını iki yana sallayıp işaret parmağını bana doğrulttu.
"Olmaz, hep sen bize yardım ediyordun sıra bizde. Hadi hadi git üstünü değiştir yemekler soğuyacak."
Mira'nın bu dediğine güldüm. Annem gibi konuşmuştu. Hafif bir hüzünlensem de bozuntuya vermeden başımı 'tamam' anlamında salladım.
"Tamam siz gidin ben geliyorum."
Onlar odamdan çıktıktan sonra üstüme rahat bir şeyler geçirip aşağıya indim. Bakışlarım mutfağa döndüğünde herkesin masada oturmuş olduklarını fark ettim. Masa benim için donatılmıştı ve sadece benim tabağımda yemekler vardı. Can ve diğerlerinin önünde sadece bardak vardı, ki içinde kan olduğunu anlamak pekte zor değildi.
Sandalyeme geçip oturunca bir sürü yiyecek olduğunu fark etmiştim. Hani derler ya 'bir kuş sütü eksik' diye, aynı o sofralara benziyordu. Yine ne kadar yiyebileceğimi hesaplamamış olmalılardı, çünkü bunların hepsini yersem etrafta balon balığı gibi gezerdim. Yemeğimi yemeye devam ederken Lina ve Mira, Can'ı sinirlendirmeye çalışıyorlardı. Aslında sinirlendirmekte denilmez, onu çileden çıkartmaya çalışıyorlardı. Can ise her zamanki gibi yaptıkları şeyi anlamamış bir şekilde Lina ve Mira'ya kızıyordu.
"Almila benimle iki dakika gelir misin?"
Rüzgâr'ın durduk yere bunu sorması kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Diğerleri ise susmuş bizi izliyorlardı. Ancak Can daha çok Rüzgâr'a umutsuz bir vakaymış gibi bakıyordu. İçimden bir ses Rüzgâr'ın bana söylemek istediği şeyi onaylamadığını söylüyordu. Ama yine de bunu fazla önemsemedim.
Bakışlarımı Can'dan çekip Rüzgâr'a yönelttim. Bana yandan bir bakış atıp ayağa kalktığında bende aynı şekilde ayağa kalkmıştım. Beraber,diğerlerinden uzak bir yere, yani bahçenin oraya giderken Rüzgâr'ın beni neden çağırdığını anlamaya çalışıyordum ancak bir türlü aklıma mantıklı bir cevap gelmiyordu. Şu anki yaşadığımız olaylarla ilgili olsa diyeceğim ancak onu da dün Konsey ile konuşmuştuk. Bu yüzden aklıma pek fazla bir şey gelmiyordu.
En sonunda bahçeye geldiğimizde hava biraz soğuk olduğundan hafif titremiştim. Bu hâlimi görmüş olacak ki duraksadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Avcısı [Tamamlandı]
Vampire-Serinin ilk kitabıdır- Bitiş tarihi: 01/07/2020 Başlangıç: 05/11/2019