Ecrin ve Aykut ameliyathaneye gidip Almila'nın çıkmasını beklemişlerdi. Oradan canlı bir şekilde mi yoksa cansız bir şekilde mi çıkacağı belli değildi. Onlarda en çok bundan korkuyorlardı. Bir kaç saat sonra ameliyathane'nin kapısı açıldı. Doktor, ellerindeki eldivenleri çıkartarak yürürken Ecrin ve Aykut hemen doktorun başına dikilmişlerdi.
"Doktor bey, Almila nasıl? Yaşıyor mu?"
"Merak etmeyin, zorda olsa hayata döndürmek başardık. Bugün yoğun bakımda kalmalı, yarın normal odaya alabiliriz. Tabii erken uyanırsa bir gün bile beklemeye kalmaz hemen normal odaya da alabiliriz, bu onun durumuna bağlı."
Ecrin, mutluluktan ağlarken Aykut duydukları karşısında büyük bir mutluluk kaplamıştı içini. İçinden 'biliyordum' dedi. 'bizi bırakmayacağını, bizden vazgeçmeyeceğini biliyordum'
Almila'yı sedye ile içeriden çıkartırlarken Ecrin ve Aykut hemen Almila'nın peşine düşmüştü. Onu odaya getirdiklerinde Ecrin ve Aykut da içeri girmeye kalkışmıştı ancak izin vermemişlerdi. Hemşire bir kişinin içeri girebileceğini söylediğinde Aykut ve Ecrin birbirleri ile bakışmışlardı. Ecrin eliyle Aykut'u ittirdi. Onun girmesini istiyordu.
"Sen girmelisin, sonuçta onun en yakını olan sensin"
"Hayır hayır sen gir. Onu özlediğini biliyorum, senin girmek hakkın."
"Aykut beni sinirlendirme de gir içeri. Yoksa seni zorla sokarım içeriye. Hem ben umudumu kaybetmişken sen hep inanıyordun, onun uyanacağına dair bir umudun vardı. Bense hiç bir şey yapamadım, ümidimi kaybettim. Senin onu ne kadar önemsediğini biliyorum. Oraya girmem en çok senin hakkın."
Aykut sıkıntıyla iç çekti. Bu kızın bu kadar inatçı olmasını bir türlü kaldıramıyordu. Ecrin'e karşı pes ederek kıyafetlerini değiştirip içeri girdi. Almila'nın o masum bir şekilde duran yüzünü gördüğünde istemsizce gülümsedi. Elleriyle saçlarını okşarken, Aykut'un mutluluktan gözleri dolmuştu.
"Merhaba... Almila ben...Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Senin öleceğini düşündüğümde, ne yapacağımı bilemedim. Senin bizi bırakmayacağını biliyordum. Bunu bir tek Ecrin kabullenememişti ancak şimdi ikna oldu. Onun gibi biriyle arkadaş olmak zorunda mıydın? Baksana, ben daha sen ameliyattayken bile ümidimi kaybetmedim. Ancak ölme ihtimalin aklıma gelince de kendime şunu diyordum. 'O senin kuzenin, o senin kardeşin. Seni asla bırakmaz' Bu dediğimde de haklı çıktım. Bizi bırakıp nereye gittiğini sanıyordun sen?"
Aykut, sonlara doğru konuşurken gülmüştü ancak gözlerinden akan yaşlar bu tepkisini önemsiz kılıyordu. Mutluluktan mı yoksa üzüntüden mi ağladığını kendisi bile bilmiyordu. O anlık korkuyu hayatında hiç tatmamıştı. İlk kez böyle bir şey yaşıyordu Aykut. İlk kez yüreği kaybetme düşüncesiyle sızlamıştı, ilk kez kalbi üzüntüden yavaş atmıştı, ilk kez en yakınını kaybetme korkusu yaşamıştı. Aykut bunların bir daha olmaması için dua etti. Bir daha böyle bir şey yaşamak istemiyordu.
"Sen bizi bırakıp gidemezdin. Bizi bırakmazdın. Bizi kollayan hep sen olmuştun. Hem beni hem Ecrin'i kollayan hep sendin. Senle daha bir çok kişi dövecektik, sonra biz Ecrin'le seni kızdıracaktık bizi azarlayacaktın. Daha bunları yapmadan gitmeyeceğini biliyordum ancak... Ancak senin kalbin durduğunda ben... Ben bütün bu hayallerimizin gideceğini düşündüm. Özür dilerim böyle düşünmem bile bencilceydi, çok özür dilerim. Sana bir an dahi olsa inanmadığım için özür dilerim. Şimdi ise uyanman lazım, zorundasın. Böyle uyuyarak sadece bizi üzüyorsun. Hadi be kuzen, uyan hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Avcısı [Tamamlandı]
Vampiros-Serinin ilk kitabıdır- Bitiş tarihi: 01/07/2020 Başlangıç: 05/11/2019