Omzuma çantamı asıp siyah kapıdan çıkarken, yanıma Ercan Hoca geldi. Kolunu, çantamın asılı olmadığı omzuma atarak bana yürürken eşlik etmeye başladı. Bana sıcak gülümsemelerinden bir tanesini yollarken, istemsizce bende gülümsemiştim. Hafif eğilip kulağıma geldiğinde diğerlerinden kaçınıyormuş gibi fısıldadı.
"Bence o küçük çocuklara çok iyi eğitmenlik yaptın, seni tebrik ediyorum."Bunu dedikten sonra tekrar eski hâlini almıştı. "Diğerlerinin ne dediğini önemseme, gayet iyi iş çıkardın." Geçen bana küçümseyici bir şekilde bakan kız grubundan bahsediyor olmalıydı. Ama bilmiyorlardı ki asıl onlar dışarıdan bakılınca küçümsenecek şekilde göründüklerini.
"Umurumda bile değil zaten hocam. Ama yine de çocuk bakıcılığı yapmak yerine dövüşmeyi tercih ederim."
"Aslında bu günlük bilerek sana bu görevi verdim. Şu haftalar bayağı bir sıkı çalışıyordun, seninde biraz dinlenmen lazım sonuçta." Ercan Hocaya bakışlarımı yönelttiğimde teşekkür edercesine başımı salladım.
"Sağ olun hocam, teşekkür ederim."
"Hiç önemli değil, hadi haftaya görüşürüz."
"Görüşürüz hocam." Otomatik açılan kapıdan çıktıktan sonra yanıma bizimkilerin gelmesi ile duraksadım. Onlara 'hadi artık gidelim' bakışları atınca, kafalarını sallayıp benimle beraber arabaya yürümeye başladılar.
"Şimdi, bana neler olduğunu söyleyecek misiniz, yoksa zorla mı söylettireyim? Siz seçin." Lina ve Mira kısa bir an korkuyormuş gibi yaptılar, daha sonra ise güldüler.
"Tamam Almila Abla, büyüksün."
Bu dedikleri ile kahkaha atınca ister istemez onlarda eşlik ettiler. Bakışlarım, Rüzgâr ve Can'a kayınca gerildiklerini fark ettim. Can daha çok sinirli gibi gözüküyordu, Rüzgâr ise endişeli gibiydi.
Kaşlarımı çatıp olduğum yerde hızla döndüğümde, Rüzgâr ve Can oldukları yerde durdular. Bakışlarını, daldıkları yerden bana çevirdiler. İki çift biri mavi biri kahverengi göz görüş açıma girdiğinde, onlara kaşlarımı çattım.
"Sizin bu hâliniz ne, neden böyle endişelisiniz? Hadi artık anlatır mısınız olayı?" Merakla ikisinin üzerinde gezdirdiğim gözlerimi, Lina ve Mira'ya doğrulttuğum da ikisinin de birbirine endişeli bakışlar attığını gördüm. Eğer konu Konsey denilen zırvalıksa, benimle ilgisi olduğu çok açık belli oluyordu.
"Tamam, ama daha sakin bir yere geçelim. Burada insanlar var." Rüzgâr'ın bu dediği ile başımı hızlıca aşağı yukarı sallayıp onayladım. Beraber bir ara sokağa girdiğimizde Rüzgâr derin bir nefes aldı. Herkes çok gerilmiş gözüküyordu, özellikle Can'ın durumu daha kötüydü. Ara sıra bir yerlere dalıp yutkunuyordu, çoğu zamanda kolunu iyice sıkıp sakinleşmeye çalışıyordu.
Neden bu derece gerildiğini anlayamamıştım, ancak Rüzgâr da Can'ın bu hareketlerini fark etmiş gibi gözüküyordu. Ara sıra Can'a kaçamak bakışlar atıyordu.
"Bak Almila, biz senin yanından ayrıldıktan sonra konseyin yanına gittik, bunu biliyorsun. Daha sonra aramızda bir toplantı gerçekleştirildi. Aramızdan bazı hain vampirlerin çıkması konseyi büyük bir oranda etkiledi. Çok büyük bir karmaşa vardı. Daha sonra konsey, Koruyucular'ın neden bir insan için bu kadar uğraştığını merak etti ve seni araştırdılar. Tabii biz bile bunu bilmiyorduk. Senin de bizi bildiğin, yani vampirleri bildiğin öğrenilince seninle görüşme kararı aldılar. Biz buna karşı çıkınca bu durumumuzu garipsediler ve neden böyle çıkıştığımızı sordular. Bizde mecburen seninle konuştuğumuzu, hatta arkadaş olduğumuzu söyledik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Avcısı [Tamamlandı]
Vampire-Serinin ilk kitabıdır- Bitiş tarihi: 01/07/2020 Başlangıç: 05/11/2019