8.BÖLÜM

41 6 0
                                    

Odama birden soğuk bir havanın girmesi ile gözlerimi açtım. Yorganıma daha çok sarılarak tekrardan uyumaya çalıştım ancak içeriye giren soğuk hava, her türlü beni üşütüyordu. En sonunda sinirle yatağımdan çıkıp, takırdayan dişlerim ile soğuk havanın nereden geldiğini bulmaya çalışıyordum. Yavaşça odaya göz gezdirirken pencerenin açık olduğunu fark ettim. Odanın içerisine ay ışığı yansıdığından az da olsa etraf gözüküyordu. Kollarımı birbirine dolayıp üşümemi engellemeye çalıştım ancak hâlâ dişlerim takırdamaya devam ediyordu. Benim asıl merak ettiğim odamın penceresinin nasıl açıldığıydı. Fırtınadan dolayı açılamazdı da, peki nasıl açılmıştı hiç bir fikrim yoktu.

Paytak adımlarla pencereye doğru yürüdüm ve titreyen ellerimle pencerenin kulpundan tutup kapattım. Dışarısı çok soğuktu, bir de kar yağdığından dolayı etraf ayaza çekilmişti. Tekrardan sıcak yatağıma doğru yürüyüp yorganı boynuma kadar çekip, sıkı sıkı sarıldım. Saat gecenin üçüydü, bu saatte uyanmak sinirimi bozmuştu.

Göz kapaklarım ağır ağır kapanmaya başlarken karşımdaki masamdan bir ses geldi. Gözlerimi hızla açıp doğrulduğumda, yere düşen şeyin kitabım olduğunu fark etmiştim. Artık korkudan kalbim çok hızlı atıyordu, bunların olması tesadüfen olamazdı. İki teori vardı; ya biri cam açık iken içeri girdi, yada kitap dengesiz bir yerde duruyordu ve düştü. Bana birinci seçenek daha yakın geliyordu ancak ikinci seçenek olmasını umuyordum.

Karanlığın içinden hızlıca bir silüet geçtiğinde korkuyla yerimde zıpladım. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, sanki yerinden çıkacakmış gibiydi. Bir elim kalbimde, gözlerim ise odamın içerisinde dolaşıyordu. Odayı hızla gözlerimle tarıyordum ancak kimse göremiyordum, görmememin bir sebebi de etrafın karanlık olmasıydı.

Yatağımda geri geri gidip sırtımı duvarla buluşturdum, dizlerimi kendime çekip cenin pozisyonu aldım. Ellerimle yorganı kendime doğru çekerken, bir yandan da oda da her kim varsa onu görmeye çalışıyordum. Birinin neden benim odama görmek istediğini düşününce mantıklı bir cevap alamıyordum. Hırsız falan olabilir diye düşündüm ancak, oda da bir hırsız olsaydı, illâ ki gözükürdü.

Tekrardan önümden hızlıca bir silüet geçtiğinde, aynı soğuktan titreyen ellerim gibi bedenim de titremeye başlamıştı. Aynı pozisyonda durarak içeride her kim varsa ona seslenmeye çalıştım.

"Orada biri var mı?"

"Evet"diye bir ses hemen yanımdan gelince korkuyla başımı o tarafa döndürüp, kendimi sesin geldiği yerden, âdeta uçarcasına yatağın başına attım. Gözlerim tanıdık bir yüz karşısında donup kalmıştı. Onun burada ne işi var? Hemde daha geçen gün kavga etmişken.

"Rüzgâr, senin burada ne işin var!"diye sinirle sorduğumda baş parmağını dudaklarına getirerek sus işareti yaptı.

"Biraz sessiz ol, halan uyanacak şimdi."

"Sana burada ne işin olduğunu sordum, hangi yüzle evime gelebiliyorsun sen?"

"Bak gerçekten üzgünüm, sabah sana onları söylemek istememiştim. Sen beni yanlış anladın" Sinirle soludum, hâlâ konuşuyordu ve kendini savunuyordu. Hem burada her türlü o haksız durumuna düşüyordu çünkü evime böyle pencereden girme hakkına sahip değildi. Hem gecenin bir yarısı odamda ne işi vardı bunun?

Kırmızı Avcısı [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin