Eskimiş bir acının kapısındayım bu gün
Önüme dikilmiş çocukluğum kanlı bir defterle beni bekliyor
Korkarak bakıyorum yüzüne, hüzünle bakıyor yüzüme.
Gel diyor, kapanmayan hesapların ; kanayan yaraların bekliyor
İtiraz ediyorum ona, annesine karşı koyan küçük bir çocuk gibi
Ağlıyorum sanki daha önce hiç ağlamamış gibiNefesim acı bir yumruya kör bir pusuyla yenik düşerken
Düşüveriyorum umudumun deli maviliklerinden,
Vedalaşıyorum gülüşlerimle katran karası bir gecenin içinden
Çocukluğum bir gardiyan gibi tutuyor kolumu tenimdeki derin izlerin üstündenVe kabullendiğim kaderimle soruyorum gayri ihtiyari -cezam ölüm mü gerçekten?
Çocukluğum önde ben arkada dikenli bir patikadan ilerlerken
Tiz bir kahkaha sesi çınlıyor zihnimin derinliklerinden
Ölüm mü korktuğun yoksa kaderin mı kaçtığın gerçeklerinden
Kelimeleri tenime birer kurşun gibi isabet ederken
Şah damarımı delip geçen bir bıçağın gölgesinden, gözlerimde görüyorum çaresizliği
Ve ölüyorum sanki daha önce hiç ölmemiş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLEN ADAMIN PORTRESI
PoesíaBizi yaşamadıklarımız değil yaşama ihtimalimiz varken yaşayamadıklarımız öldürdü.