30.03.2016
Merhaba Günışığım,
Doktorumla olan randevum biraz tuhaf geçti. Bana seninle ilgili hiç kötü anım olup olmadığını sordu. Elbette ki o günden başka, çünkü o 33 yıllık hayatımdaki en kötü andı. Eğlenirken bir anda her şeyin tepetaklak oluşu, ağlayışın, senin ellerimin arasından kayıp gittiğini görmek...
Asıl konuya dönecek olursak epeyce düşündüm. Sen ve kötü kelimesini bir arada kullanmak pek akıl kârı değildi. Yani, her kardeş gibi bizim de tartışmalarımız olurdu ama bu en fazla 5 dakika sürerdi. Ve o tartıştığımız anlar bile bana o kadar güzel ve değerli geliyor ki bazen hastalıklı mıyım acaba diye düşünüyorum. Sonuç olarak aklıma hiç öyle bir anın gelmediğini söyledim. İçinde senin olduğun anıların kötülükle bağdaştırılamayacağını da ekledim. Bir süre beni seyredip küçük defterine notlar aldı. Ne yazdığını bana söylemedi ki zaten ben de merak etmiyordum.
Süremiz bittiği için daha fazla konuşamadık ve o evine döndü. Gitmeden önce bir dahaki görüşmemizde senin bir fotoğrafını da istedi benden. Hangisini göstermemi istersin? Yazlıkta çekildiğimiz hasır şapkalı olan fotoğrafını mı, sahnede çoşkuyla şarkı söylediklerimizden bir tanesini mi? Ah belki de odanda sen tüm içtenliğinle gülerken çektiğim fotoğrafını seçmeliyim. Annem yemek vaktinin geldiğini söylüyor, sanırım gitmeliyim.
Sevgiler, seçim yapamayan mahlûkat
#
-h.i.p
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Some (good) times
Kısa HikayeBu sıradan veya olağanüstü bir aşk hikayesi değil. Aşkın çok daha ötesinde paylaşılan bir sevgi bağı. Bazen ağlayacağınız, bazen ise yüzünüzde buruk bir gülümseme oluşturacak bir hikaye. En çok değer verdiği kişiyi kaybetmiş bir adamın girdiği yıkı...