Eve varır varmaz kendimi duşa attım. Duşakabinin içine çöküp suyun beni rahatlatmasını bekledim ama olmuyordu. Bünyem beni kırmasına o kadar alışmış ki, ağlayamamıştım bile. Sadece gözlerim dolmuştu, ama ağlamamıştım.
O kız ve Taehyung'a ait hayali sahneler gözümün önünde canlanıyordu. Bir birlerine dokunuşları, gözlerinin içine bakışları...
Biraz daha suyun altında kaldıktan sonra duştan çıktım ve saçımı kurutma gereği duymadan kendimi yatağa attım. Taehyung gelmemişti, hoş gelmesi de saçmalık olurdu zaten. O kızla muhteşem bir gece geçirmek varken, hasta bir kızın bakıcılığını yapmak aptalca olurdu değil mi?
***
Gözlerimi yorgunca açtığım güne başlamak falan istemiyordum. Aniden hapşırmamla dün gece ıslak saçlarım yüzünden kaptığım grip beklediğim şeydi. Yatağımdan istemeyerek de olsa ayrılıp rutin işlerimi hallettim ve mutfağa gidip kahvaltımı yaptım. Daha sonra da içmem gereken ilacı aldım.
Hava güneşliydi, yani dışarı çıkmamda bir sakınca yoktu. Üzerimi değişip evden ayrıldım ve evimize yakın parka doğru yürüdüm. Boş bulduğum banka oturup hiç bir şey yapmadan öylece düşündüm.
"Yaralarını sarmasını beklediğin her kimse daha da kanatmış seni." Yanımdan gelen sesle kafamı kaldırdım. O kadar derin bir sessizliğe dalmıştım ki, yanıma birinin oturduğunu bile bilmiyordum.
Yanıma yirmili yaşlarında bir çocuk oturmuştu. Gülümseyerek elini bana uzattı,"Ben Mark." Elini tutup gülümsemeye çalışarak, "Jennie bende."
Tanıştıktan sonra sohbete dalmıştık. Eğlenceli çocuktu. Bir birimize sevdiğimiz şeylerden, okuduğumuz kitaplardan ve müzikten bahsetmiştik. Ve sanırım dün geceden sonra gerçekten bir an yaşadığımı hissetmiştim.
Telefonum çaldığında arayanın Tae olduğunu görünce önce açmak istemedim ama bir yerlerde düşüp bayıldığımı zannetmesin diye mecburen açmak zorunda kaldım. "Ne var?"
"Neredesin?"
"Sanane?"
"Jennie, sana neredesin dedim?" Sesinin sinirli çıkmasına karşılık telefonu yüzüne kapattım. Hem suçlu hem güçlüydü.
Mark kendisine gelen telefon sonucu bana işinin çıktığını söyleyerek vedalaşıp ayrılmıştı. Yanımda hissettiğim hareketlenmeyle gözlerimi soluma çevirdim. Taehyungu görünce gözlerimi devirmeme engel olamamıştım.
Garip bir şekilde görmeyi istediğim hem ilk hem de son kişiydi.
Tam kalkacağım sırada kolumdan tutup beni yeniden oturttu.
"Bırak!" Yeniden kalkmaya yeltendiğimde bu sefer de oturtmuştu.
"Dinlemelisin beni. Hiç bir şey gördüğün gibi değil, Jennie. Bir kez dinle sadece tamam mı?"
Yüzüne bakmadan kafamla onayladım. Dün gece için ne bahane sunacaktı merak ediyordum.
"Dün gece Min Seo'nun evine gittim çünkü sana o mesajları atan kişi olarak şüphelendiğim kişi oydu. Kız bana aşık. Yüz vermesem bile okulda bile rahat bırakmıyor. Bir şekilde telefon numaramı da ele geçirmiş, beni sürekli rahatsız ediyordu. Ve seni barda öptüğüm o gece sen utanarak koşup gittikten sonra sanki tesadüfen karşılaşıyormuş gibi koridorun sonundan çıkmıştı. Konuştuğumuz her şeyi duymuştu. Dün beni arayıp ona gitmemi söylediğinde kabul ettim çünkü bir şekilde telefonunda bunu onun yaptığı şeylere rastlayacaktım. Gittikten bir müddet sonra duş alacağını söyleyip banyoya çıkmıştı. İtiraz etmedim çünkü telefonunu kurcalamaya zamanım olacaktı. Telefonunu kurcaladım ve tamda tahmin ettiğim gibi o yazmış sana her şeyi. Bir arkadaşına beni nasıl senden ayırdığını falan saçma sapan şeyler yazmıştı. Telefonumu nasıl ele geçirdiğine gelirsek de o gece barda ortak arkadaşlarımız sayesinde karşılaşmıştık ve şifremi bir şekilde bulup sana yazmış işte." Söylediklerine inanamıyormuş gibi yapıp kafasını salladı. "Ah, resmen birine açıklama yapıyorum!"
Söyledikleri beni tatmin etmişti çünkü Min Seo adlı o kız okulda da gerçekten sürekli Taehyung'a yanaşıyor, karşılık alamasa bile vazgeçmiyordu. Gülümseyip, bakışlarımı yüzüne çevirdim.
Onun gibi birisi bana açıklama yapıyordu ve bu az da olsa bana değer verdiğini gösterirdi değil mi?
"Peki, neden gelmedin dün gece? Kendini affettirmek için bugünü bekledin?"
"Beni görmek istemeyeceğini düşündüm, dün geceki sinirle ne yapsam beni dinlemezdin. Jiminde kaldım dün gece."
Aslında bir nevi doğruydu. Dün gece ne yaparsa yapsın kesinlikle onu dinlemezdim.
Yanıt vermediğimi görünce yüzüme yaklaşıp, gözlerime baktı, "Affedildim değil mi?"
Gülümseyip cevap vereceğim sırada, gribim kendini belli etmiş ve yüzüne doğru hapşırmıştım. Gözlerini sinirle kapattığında tepkisinden korkarak biraz uzaklaştım ve ellerimi ağzıma götürdüm.
Beklediğimin aksine sakin kalmayı tercih edip, "Hasta da oluruz sorun yok."
Dayanamayıp güldüğümde onun da dudakları kıvrılmıştı. Ayağa kalkıp elimi tuttu, "Salıncakta sallayacağım seni."
İtiraz etmeden beni salıncağa götürmesine izin verdim. İçimdeki mutluluk boyutu o bana böyle davrandıkca her an daha da artıyordu.
***
Merhabalarrr! Taennie kitabı sevebilecek arkadaşınız varsa etiketler misiniz? Azcık prim kasın yazarınıza ayol
Yorumlarınız yazma hevesimin kaynağı bu yüzden bol bol yorum bekliyoreeem <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lose you to love me // taennie
FanfictionÇünkü kendimi bulmam için, seni kaybetmem gerekti. кʝη • ктн Kitabın ilk ismi 'like a butterfly' olmuştur.