Belirsizlik, imalar, alttan alttan sokulmaya çalışılan sözler, kısacası net olmayan hiçbir şey benlik değildi. Fakat Tanrı sağ olsun, hayatıma belirsizliklerin adamı olan Taehyungu yollamış, yollamakla da yetinmeyerek onu kalbimin ortasına yerleştirmişti.
Düşünmekten artık iki gram olan beynim buharlaşıyor gibiydi. Geceleri saçma rüyalar görerek gecenin bir yarısı uyanıyor, devamında asla tekrar uyuyamıyordum. Uyku düzenim zaten yoktu fakat şimdi hepten bozulmuştu. Uykusuz kaldığım için gün içinde saçma sapan zamanlarda uyuyakalıyor veya dalıp gidiyordum.
Tamam, sadece iki gündür bu şekildeydim fakat bana iki sene gibi geliyordu.
Taehyung beni öpüp gittikten sonra o gece uyuyamamıştım. Alnımdaki damar bir kalp gibi atmıştı tüm gece. Başım resmen çatlamış, zonklayışı kulaklarıma vurmuştu. Fakat beni en çok rahatsız eden şey, kalbim olmuştu.
Her şeye rağmen, tüm sevmediğim durumların içinde olmama rağmen umutla çırpınan kalbim beni rahatsız etmişti. Konu Taehyung olduğunda bu kadar zayıf düşmek beni rahatsız etmişti. Onu durduracak gücü kendimde bulamamak beni rahatsız etmişti. İçten içe onu durdurmayı istemediğimi bilmek, beni bir kez daha öpmesini istemek ise beni deli gibi rahatsız etmişti.
"Niye mesajlarıma cevap vermiyorsun?"
Bakışlarımı çevirmeyi reddettiğim yöne bedenimi tamamen döndürdüğümde Taehyungun sallanan otobüse rağmen kesintisiz bir şekilde gözlerime baktığını görmüştüm.
"Takılacağını düşünmedim. Sonuçta sen de benim mesajlarıma genel olarak cevap vermiyorsun"
Gayet düz bir ifadeyle konuştuğumda sabır istercesine derin bir nefes alıp vermiş ve sonra otobüsteki kokudan olsa gerek yüzünü buruşturmuştu. Bu hali istemsizce dudaklarımın kıvrılmasına neden olduğunda bakışları dudaklarıma kaymıştı ve o anda karnımın kasılmasına engel olamamıştım.
"Seninle zaten yüz yüze görüşeceğimiz için bazen cevap vermiyorum. Eminim ki seni iki gün habersiz bıraksam kapıma dayanırdın"
"İki günün geçmesini beklemezdim bile" diyerek omuz silktiğimde bir elini otobüsün demirinden çekerek belime attığında kaşlarımı çatarak yüzüne bakmıştım.
"İki gün bekledim çünkü yaptığım bazı şeylerin farkındaydım. Bugün sen gelmeseydin ben zaten şu an yine bu otobüste olacaktım"
Bahsettiği otobüs, evime giden otobüstü. İki günün ardından okula gidip derse girmiştim ama Taehyung yoktu. Fakat ders bittiğinde kampüsten çıkar çıkmaz onu görmüştüm. Evime giden otobüsü beklediğim duraktaydı. Kendi evine otobüsle gitmediği için zaten bunu anlamıştım.
"Bazı şeyler? Neyin farkındaydın?"
"Gerçekten burada konuşmak mı istiyorsun?" Dediğinde etrafa göz gezdirmiş ve bakışlarımı cama çevirmiştim. Burnundan güler gibi bir ses çıkarttığını duymuştum fakat ona dönmemiştim. Saniyeler sonra ise belimdeki eli sıkılaşmış, bedeni bana daha da yakınlaşmıştı. Dikkat çekiyorduk çünkü otobüs fazla dolu değildi. Ama yine de onu itmemiştim çünkü ben Taehyungdan, en yakın arkadaşından hoşlanan bir salaktım.
"Belin acımıyor mu?" Demişti elini demir ve demire yasladığım belimin arasına yerleştirirken. Olumsuz mırıltılar çıkarttığım sırada şaşkınlığımı saklamaya çalışıyordum çünkü Taehyung her geçen gün insanlar etrafımızdayken bana yaklaşırken daha az çekiniyor, problem görmüyordu.
Sadece birkaç ay önce yan odada ev arkadaşı var diye bana güzel şeyler söylerken sesini alçaltan çocuk şimdi resmen otobüste bedenlerimizi birbirine yaslıyor, insanların flörtleştiğimizi düşünebilecekleri kadar yakın davranıyordu.