T-23

198 28 8
                                    

*elimi çekmek üzereyken üzerine kapattığın elinle elbette ki bu hareketi gerçekleştirememiştim. gözüm eline kayarken kullandığın elinin sol elin olduğunu gördüğümde kaşlarım çatılmış, biraz da tedirgin hissetmiştim. ufacık bir hareketim bile sana yüksek dozda bir acı getirebilirdi. elim senin aracılığınla aşağıya doğru kayarken dudaklarının üzerinde durduğunda ve hemen ardından avcumun içine bıraktığın ufak öpücükle gözlerim sonuna kadar açılmıştı.

bu çok... ince bir hareketti ve doğrusunu söylemek gerekirse büyülenmiş hissediyordum.

ifademden de bu okunuyordu sanırım. öte yandan ellerim toprağa değmekten kahverengi lekeler bile vardı. kirliydi işte. ikinci öpücüğün daha içten ve büyük olmuştu. karnımın kasıldığını hissediyordum. parmaklarımı istemsizce oynatmış, sonra hareket etmemem gerektiğini hatırlayarak bunu kesmiştim.

elim senin elin aracılığıyla göğsüne hatta kalbinin hizasına kadar indiğinde kapalı gözlerine baktım. uyuyacaktın sanırım. beni de bağlamıştın yanına. hatta önce sersemletip sonrasında bağlamıştın. seni izlemeye mecburdum şimdi. başka yapacak bir işim yoktu çünkü. siyah saçlarında, uzun kirpiklerinde gezdirdim gözlerimi.

yüzünde tek bir kusur bile bulundurmuyordun. her zaman kırmızı dudakların, simsiyah saçların ve beyaz tenin vardı. neydin öyle sen pamuk prenses mi? hafifçe gülmemi sağladı bu düşünce. sessiz olmaya özen gösteriyordum. sanırım uyumuştun bile. elimi yine de çekmedim. daha huzurlu uyuman için diğer elimle saçlarını okşadım. çok fazla ağrı çekiyordun. bazen iyiydin ama bazı zamanlar ağrıların öyle bir vuruyordu ki sanırım, içim gidiyordu. iyi olmanı istiyordum. o gün hiç vurulmamış olsan ne iyi olurdu...

bir buçuk ya da iki saat kadar sonra tamamen ortaya çıkan güneş rahatsız etmeye başlamıştı etraftakileri. birileri uyanmaya başlayınca da elimi elinin altından çok dikkatli bir şekilde çektim. saçlarında dolanan parmaklarımın hareketlerine de son vermiştim.

sana son defa baktıktan sonra kirlenen ellerimi temizlemek için nehire gitmiştim. o arada yavaş yavaş uyananlar da birbirlerini kaldırmaya başlamıştı. sen de jongin tarafından uyandığında bulunduğum nehir kenarından sinsi bir yılan gibi gözlerimi kısarak nasıl olduğunu kontrol ediyordum.

ağrıların epey bir azalmıştı belli ki. yüz ifadenden bunu anlayabiliyordum. göz göze geldiğimizdeyse kıstığım gözlerimi düzeltmiş, garip bakışmamıza hemen son vermiştim. gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırarak başka bir şeyle ilgilenmeye çalıştım. zaten etraf da karışık olduğundan bu pek zor olmamıştı.

arabaya geçtiğimizde hissettiğim konforla biraz aşağıya doğru kayarak gözlerimi cama çevirdim.

arabanın durmasıyla gözlerimi açtığımda bir elimle yüzümü ovdum. ne ara uyuduğumu bile anlayamamıştım. yerimde doğrularak biraz da uykulu bir biçimde etrafıma bakındım. arabadan inip de senin eve girdiğimiz süre boyunca da bir tarafım uyumaya devam ediyor gibiydi. sanıyorum ki yarım saat bile uyumamıştım arabada. yeterli gelmemişti.

kapı açıldığında herkes bir köşeye giderken içeriye adımlayıp bulunduğum yerde etrafıma bakındım. burada yaşıyordun demek. gözlerimi etrafta ağır ağır dolaştırmaya başladım. algılamak için yavaş bakmam gerekiyordu. dağınıktın sanırım. sanırım mı? dağınıktın işte.

etrafı incelemeye sonra çok vaktim kalacağına kendimce karar kılıp uyuyabilmek için uygun ve sessiz bir yer aradım kendime. mutfaktaki yemek masası harikaydı. başımı masaya koyar, bir yarım saat uyurdum en azından. kararımı verdiğimde benim adıma aldığın kendi kararın bunun önüne geçmiş olmalıydı ki birleşen ellerimizle tüm planlarımı bozarak beni sürüklemeye başlamıştın.

bad guys | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin