*elimdeki çubuklarla tuttuğum yosunu senin tabağına bırakırken bakışlarım masanın üzerindeydi. göz kapaklarımın açıklık seviyesi düşüktü ve tek kaşım bu masaya oturduğumdan beridir havadaydı. çünkü tam yanımda müffettiş bozuntusu oturuyordu ve onunla bırak aynı masada yemek yemeyi, aynı ortamda bulunmayı bile istemezdim. ama o kendiliğinden bir sorun çıkartana kadar sakinliğimi koruyacaktım. ah, profesyonel zekiler böyle yapardı çünkü.
elimin üzerindeki baskıyı hissedince bana sataşacağına dair duyduğum beklentiyi umursamazca yok saymış ve sana doğru dönmüştüm.*
'sen sevmez misin?'
*olumsuz mânâda başımı sallıyorken çubuklarımla tabağımdaki pirinçten biraz aldım. ama senin sosa batırdığın yosunu bana uzatman, pirinci es geçmeme sebep olmuştu. dudağımın kenarına bulaşan sosla birlikte kızarmış yosunu mideme doğru yolluyorken pek konforlu olduğumu söyleyemezdik. tamam, buna rağmen hiçbir şey çaktırmamaya çalışmıştım.
bana verdiğin peçeteyi kullanıyorken sevdiğime dair birkaç mırıltı eşliğinde düşüncemi dile getirdim. ama dilimin üzerine yayıldığını hissettiğim tanıdık tat bir miktar midemin hareketlenmesine yol açmıştı ve bu, kesik bir nefes almama sebep olmuştu. çünkü... tanrım. kızarmış yosundan ölümüne nefret ederdim. ve hiç de güzel olmamıştı.
ama sen... seveceğimi düşünerek bana uzatınca nasıl geri çevirebilirdim ki? bir de, tatlıydı işte. seveceğimi düşünmen, sana ve kızarmış yosuna aldanmamda yeterli olmuştu.*
'hayır, sevmedin.'
*mmm. yakalanmıştık?
gözlerine alttan alttan kaçamak bir bakış atıyorken yüzündeki gülümsemeyi görünce kendimi tutamayıp ben de gülmüştüm.
eh. zeki bir sevgiliniz olunca yalan söylemek pek de kolay olmu- bir dakika sahiden...
bu işi bir konuşmak lâzımdı, ha taehyung? bazı şeyler isim vermeye değerdi. gülümsemeye devam ediyorken bakışlarım yüzünde dolaştı biraz. evet. bence sahiden değerdi.*
"neşelisin bugün taehyung. uzun zamandır gülerken göremiyorduk seni, müfettişinin dönmesiyle bunun bir ilgisi var mı?"
*ortama serilen soru, yeniden yemeğime dönmeme sebep olmuştu. elbette, benimle bir ilgisi vardı. baksana, bence benden bayağı hoşlanıyordun. kıvrık dudaklarımın arasından birkaç parça et yolladım ve bakışlarımı kaldırmamaya devam ettim.*
'elbette va-'
"benim de dikkatimi çekti. hep birlikte iyi anlaşıyor gibi görünüyorlar, belki de beni kabullenmemelerinin nedeni de budur?"
*bingo. göz ucuyla bakmayı bile düşünmüyorken şimdi bütün odağım yanımdaki kadın oluvermişti işte. iyiydi iyi. sahiden iyiydi. kendi kendinin çukurunu kazacaktı. sadece sakinliğimi korumalıydım. yağlı dudaklarımı hafifçe yaladım.*
"ne yalan söyleyeyim epey de etkilendim. özellikle... siz ikinizin arası cidden iyi olmalı. odadan elinden tutup çıkarmalar... lavabodan da birlikte çıkmıştınız değil mi? gerçekten, birbirinizden ayrılamıyor olmalısınız."
*nihâyet, birkaç adımını daha attığında lokmamı bitirmiş sayılırdım. meydan okuduğu dik burunluluğundan açıkça belli oluyordu ama ona asıl meydan okumanın nasıl olduğunu gösterecek birisine ihtiyacı vardı. birkaç çift laf etmek için başımı hafifçe eğdiğimde bacağımda hissettiğim el, duraksamama sebep olmuştu ve seni es geçecekken bu sefer benim yerime konuşma görevini üstlenmiştin.*
'ne demek istiyorsunuz, neyi ima ediyorsunuz? hep birlikte aylarımız geçti. buraya geldiğimizde birer çukurdan çıkarılmıştık ve müfettiş jeon buraya alışmamızda en büyük etken. henüz buraya gelmeden alnımda açılan büyük yarayla ilgilenen de hasta olduğumda başımda bekleyen kişi de müfettiş jeon jungkooktan başkası değil. bunu bu masadaki herkes bilir, aramıza dönmesine elbette ki çok sevindik.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad guys | taekook
Fiksi Penggemar"kim taehyung, 20 yaşında. boy 1.68 kilo 57. annesi veya babası yok, öldürmüş." ben öldürmedim. "kapat çeneni. 12 yaşındayken IQ'su 165'miş. ülkedeki mensa IQ akademisine küçük yaşta giren ilk üye. matematik olimpiyatlarını kazanan en genç insan. en...