J-35

144 21 83
                                    

*gözlerim masanın ortasına bıraktığımız çatalın etrafından dolaşıp duran ve bazen de üzerine çıkıp geri inen küçük mavi felix'in üzerindeydi. hayır, felix bir gecede olağanüstü bir şekilde mavi bir yaratığa dönüşmemişti. aksine bu felix'in bizim felix'le isim benzerliği dışında uzaktan ve yakından alâkası yoktu. bu küçük varlık, birilerinin tatlı şefkatine denk gelmişti yalnızca.

dün gece gecenin bir vakti istemsizce uyandığımda tanışmıştım kendisiyle. sağ olsun, ısırarak merhabalaşmıştık. korkmayın, ben ısırmadım tabii ki. küçük ısırık dolayısıyla bu sefer birilerinin tatlı şefkatinden nasibini alan ben olmuştum. canımın yanmasına hiç dayanamıyor olduğunu görmek, sevimliydi. beni bu kadar masum sevdiğini görmek gerçekten sevimliydi ve belki gerçekleşmesine saatler kalan mâlum operasyona daha da kararlı bir şekilde sarılmama sebep olmuştu.

bakışlarımı yeniden senin yüzüne çıkardığımda hâlen ağzındaki lokmayı bitirmediğini, ikide bir masanın diğer tarafını ve felix'i kontrol ettiğini görmüştüm. felix, mavi olan felix. dudaklarım kıvrılıyorken çatalımdaki peyniri ağzıma attım ve derin bir nefes aldım. sonrası ise biraz hareketli bir süreçti.

yoongi hyung hazırlık tâlimatını verdiğinde tam olarak yemeğinizi bitirip bitirmediğiniz umursanmadan masadan kaldırılmış ve eşyalarınızı almak için yukarı gönderilmiştiniz. bense biraz gergindim ve etrafta dolanıp durmuştum siz inene kadar. artık vakit kalmamıştı. şimdi bile başlamış sayılırdık çünkü dakikalar sonra arabanıza bindirilecektiniz.

felix ve jackson'ı arkalarında sen olmak üzere yaklaşıyorken gördüğümde dudaklarımı ıslatmış ve onlara doğru biraz yanaşmıştım.*

"hayıııır. jungooo. senden ayrılmak istemiyorum!"

*felix kollarını bedenime sarmışken bir yandan da son kez yapacaklarımızı tekrarlamış ve her şeyin hazır olduğundan emin olmuştu.*

"sakin ol ve hâllet şu işi, jungkook. hak ettiğiniz gibi mutlu olun."

*evet. evet tamam. hâlledeceğim. sadece şu an duygulanmış olmam hiç iyi değil. ah. gerçekten.  bir kez daha dünyanın iyilik ve kötülük anlayışını anlamak istememiştim çünkü belki de çoğunluğun suçlu olarak nitelendirdiği bu insanlar, bana neden bu kadar iyiymiş gibi geliyorlardı? ya birileri fena yalan söylüyordu ya da herkesin savunduğunun aksine iyiler, asıl kötü olanlardı.

onlarla ayrıldığımızda ve hemen karşımda seni bulduğumda derin bir nefes almış ve gülümsemiştim. bu zor olmayacaktı. çünkü seninle ayrılmıyorduk.

birkaç adımla birlikte buluşunca bana sanki son kez sarılıyormuş gibi sarılmıştın. evet, biliyordum. son kez olduğunu düşünüyordun. canımın acıdığını hissetmiştim ama planı zararsız hâlletmemiz için bunu senden saklamamız şarttı. ellerimi kalçalarına kaydırıp seni kucağıma çıkardığımda beline sarıldım ve burnumu saçlarına sürtüp bir süre soluklandım. son kez sarılmıyorduk. son kez sarılmıyorduk. son kez sarılmıyorduk.

şimdilik son kez için saçlarının arasına birkaç tane öpücük bırakmıştım ki bu sâyede akşamına onları geri alabilirdim.*

*birkaç metre ötemdeki araba kapısı tok bir sesle örtüldüğünde yüz ifadem ânında düşmüştü ve arabanın hareket etmesine kalmadan binaya geri dönmüştüm. elimde hazır bekleyen cep telefonumu birkaç tuşa basarak kulağıma götürdüm ve kalp atışlarımı dizginlemeye çalışarak ânında yanıt veren karşı tarafa hitâben mırıldandım.*

çıktılar. ben de çıkıyorum şimdi. haydi başlayalım.

*ceketimi ve eşyalarımı aldıktan hemen sonra binayı terk etmiş ve soluğu motorumun yanında almıştım. deri ceketimi, eldivenlerimi ve kaskımı giydikten sonra da motora binip bulunduğumuz yeri, yâni belki de başlangıcımızı terk etmek pek de zor olmamıştı. çünkü sana geliyordum.

bad guys | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin