*dünya dönüyordu. insanlar geliyordu. bazıları gidiyordu ve jeon jungkook, yanındaki iki eziğin canına okuyordu. tanrım, şu işe bakın! zaferimden herkese merhaba!*'MOLA.'
*basket topunu jackson'dan saklamak için aldığım iki büklüm hâlimi nihâyet bozup belimi doğrulttum ve topu rastgele bir yere doğru bıraktım. birkaç saniye içerisinde dudaklarındaki sevimli gülümsemeyle beraber yanıma ulaştığında elindeki havluyu alıp gelişi güzel kurulanmıştım. başından beri zaferimi müjdeleyen bu basit maçı kazanmış sayılırdım, öpücüğü hak ediyordum? affedersiniz. öpücüklerini.*
"sürecek mi daha mola hakem bey?"
*felix ve jackson'ın planını öğrendiğim günden beri her birimiz, önümüzdeki mâlum günü yaşamayacakmışız gibi davranıyorduk. bu konuda üçümüz bilinçliyken sen, bebeğim, senin hiçbir şeyden haberin yoktu ve bu beni yeterince huzursuz ediyordu. bu yüzden uyuduğun vakitler jackson ve felix'in odasında bitiyor, çıldırmış gibi onları azarlıyor, kendi içimdeki sıkıntıyı birnevi boşaltmaya çalışıyordum. neyse ki onlar da gerginliğimi ve sıkıntımı anlayışla karşılıyorlardı. yoksa kavga edip duracaktık. gerçi, onları azarlıyor olsam dahî hakaret mahiyetinde laflar çıkmıyordu ağzımdan. yakınıyordum. hayıflanıyordum. çünkü tek başınaydın ve biliyordum ki kendi kendini birkaç gün sonrasına hazırlamaya çalışıyordun. ama kavuşacaktık. henüz bilmiyordun belki ama sonsuza dek birlikte olabilmek için kavuşmamıza çok az kalmıştı. bununla teselli buluyor, yanındayken normal davranabiliyordum.
alt dudağını tutsak alan kıvrımlarımı aralamama sebep olduğunda geriye çekilmiş ve yarım ağız sırıtıyorken gidişini seyretmiştim. sanırım bir noktada bulunduğumuz duruma seviniyordum da. çünkü bana düşkündün. bana gerçekten düşkündün ve bu beni fena mutlu ediyordu. umuyorum ki beraber yaşamaya başladığımızda da bir bu kadar düşkün olurdun, yoksa bozuşurduk kim taehyung.
omzumu pat patlayan eli hissettiğimde kendime geldim ve topu çoktan ellerine almış ikileye karşılık arsızca güldüm. hayır yâni, bu ikisine de acıyordum şimdi. bir kereliğine sahte bir zafer elde etmiş olabilirlerdi ama bu kez bana karşı hiç şansları yoktu. can havliyle çabalıyorlardı ama omuz omuza verip ağlayan da onlardı yine. hahah, tanrım. müthiş keyiflenmiştim.
uzun bir süre daha benim karşımda cebelleşiyorlarken sadece çok kısa bir anlık boşluğumda jackson tarafından alt edilmiştim ama şöyle bir şey vardı ki ah, biraz kalındı bunların kafası. bu sahadaki dördüncü kişi beni delicesine seviyordu ve en ufak bir zarara uğradığımda bile bedel ödeteceğinden hiç şüphem yoktu. bu yüzden jackson sahalara veda ediyorken sana havadan bir öpücük yollamış, karşılığında da şirin ve utangaç gülüşünü kazanmıştım. ah taehyung. çok âşıktım sanırım sana, içim gidiyordu.
maçın jackson'sız kısmında senin gülüşünden şevk alarak yine sahanın tozunu attırmaya devam etmiştim. felix ise az öncekinden iki kat daha fazla yoruluyordu ve sızlanmaları her bir sayıda biraz daha yükseliyordu. dokunsam ağlayacaktı resmen. ama ben hâlimden memnundum ve uzun süredir kolumu bu kadar kullanmamdan ötürü başlayan ağrıyı bile göz ardı edebiliyordum.
jackson'ın ceza süresi dolduğunda -ki bence içeri girmek için yalvarıp durmuştu- suratımdaki gülümseme büyümüştü çünkü son kez hız kazanacak, alnımın akıyla bu zaferi noktalayacaktım.*
felix, jackson'ı ne kadar seviyorsun?
"ya jungoo sus tanrı aşkına, benim kafamı karıştırama-"
*omzuna sağlam bir şekilde çarpıp dönüyorken cümlesinin devamını getirememiş, yere kapaklanmıştı ama ben de bu sâyede aslanlar gibi bir sayı daha kaza- ne? tanrım, ne? top parmaklarımın arasından kayıp gitmişti. öfkeyle potaya baktığımda jackson'ın bana göz kırpıp sayıyı aldığını ve yere indiğinde de topu kolunun altına yerleştirip sevgilisinden yükselen sevinç nidalarını göğsünü kabartarak karşıladığını görmüştüm. bir sayı kaybettiğimin farkında vardığımda ise sinirle bağırmış ve ayağımı yere sertçe çarpıp tişörtümü çekişti- TANRIM NE OLUYORDU! ne yapmıştım şimdi? çatık kaşlarımla senin çatık kaşlı yüzüne bakıyorken omuzlarım düşmüştü istemsizce. bir kere onlar uyarı almalıydı, hileydi bu yaptıkları tamam mı? sen de bana kızıyordun boş yere, taehyung.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad guys | taekook
Fanfiction"kim taehyung, 20 yaşında. boy 1.68 kilo 57. annesi veya babası yok, öldürmüş." ben öldürmedim. "kapat çeneni. 12 yaşındayken IQ'su 165'miş. ülkedeki mensa IQ akademisine küçük yaşta giren ilk üye. matematik olimpiyatlarını kazanan en genç insan. en...