devil eyes, ep02

2.6K 307 137
                                    


Hyunjin çapraz bir şekilde asılı olan siyah kumaş çantasına asıldı ve heyecanla parıldayan gözlerini kampüsün bahçesinde gezdirdi. Açıkça söylemek gerekirse onu yürürken ve rastgele bir şekilde bakınırken bulabileceğini düşünmesi biraz komikti çünkü kampüsün bahçesi gözardı edilemeyecek kadar büyüktü.

Arkadaşı Felix'e yandan bir bakış atıp ciddiyetle yaptığı işine geri döndü. "Gördün mü onu, buldun mu?" diye fısıldayarak sordu arkadaşına.

Çilleri güneşte destansı görünen arkadaşı Felix ofladı ve Hyunjin'e dönüp bozuk korecesiyle homurdanmaya başladı. "Sana onun nasıl göründüğünü sordum ve bana sadece tatlı olduğunu söyledin. Onu nasıl bulabileceğimi düşünüyorsun?"

Gerçekleri görmek istemeyen Hyunjin "Sus." dedi sadece ve etrafa insanları rahatsız edebilecek bakışlarından atmaya devam etti.

O sırada Felix aniden yürümeyi bıraktı ve Hyunjin de onu o tatlı çocuğu bulduğunu sandı.

"Ah," dedi Felix. "ÇOK TATLI BİR ÇOCUK GÖRDÜM."

Hyunjin arkadaşının baktığı yere baktı ve gözlerini devirdi, onun aradığı çocuk daha tatlıydı bir kere.

"AMAN TANRIM," diye kısık sesiyle çığlık attı Felix ve minik elleriyle yüzünü örtmeye çalışırken aynı zamanda kalın sesini inceltip tuhaf sesler çıkarıyordu.

"O bir yavru köpeğe benziyor!" dedi Hyunjin'in dibine girerken. "TANRIM," diye yeniden çığlık attı. "NEDEN ONU DAHA ÖNCEDEN GÖRMEDİM SANKİ!"

Hyunjin ise arkadaşı adına mutlu görünmeye çalışsa bile aslında çokça hayal kırıklığına uğramıştı. Neredeydi o tatlı çocuk?

"HYUNJIN, TEPKİ VERSENE. AŞIK OLDUM DİYORUM!" diye Hyunjin'in omzuna sert olmayan bir yumruk attı Felix. Hyunjin ise arkadaşının abartı olduğunu düşündüğü davranışlarına küçük bir gülümsemeyle karşılık verip "Felix," dedi yavaş ve sakin bir tonlamayla. "Daha göz göze gelmediniz bile."

"Aşık olmak için göz göze gelinmeli diye bir kural mı var?" Felix arkadaşına aldırmadan, heyecanını hiç azaltmadan arkadaşının yanında şapşal şapşal adımlamaya devam etti.

Hyunjin ise ciddi ciddi arkadaşının hiçbir amaç gütmeden sorduğu soruyu düşünüyordu. Bakışlar...

"Onunla göz göze gelmek istiyorum Felix."

* * *

Amfiden dalgın dalgın inerken çarptığı bedenle geriledi Hyunjin ve özür dileyip başı yerde hızlı hızlı adımlamaya başladı.

Felix'le buluşup eve beraber gitmeyi planlamıştı kendince ama Felix telefonu açmıyordu, bu yüzden eve yalnız gitmeye karar verdi.

İçi nedense rahat etmiyordu, bir şeyi eksik yapıyor gibi hissediyordu. Tam o anda aklına birden kütüphaneye gitmek geldi ve ruhundaki sıkıntının da gittiğini fark etti.

Ya o tatlı çocuğu takıntı haline getirmişti ya da o çocuk onun kaderiydi.

Kütüphaneye hızlı adımları yüzünden nefes nefese girdi ve sessizliği bozduğu için çoğu kişinin bakışlarını üstüne çekti.

Raflar yüzünden fark edemese bile, evet, o çocuğun da bakışları üzerindeydi.

Kendine bakan insanların gözlerinin içine içine baktı Hyunjin ama hayır, kimse de hissedemedi hissetmek istediği o aykırı duyguları.

Minho hyungu bakışlarına aşık olmuştu Chan hyungunun ama Hyunjin kimin bakışlarına karşılık verse boş boş bakan iki gözbebeğinden öteye geçememişti.

Çünkü o tatlı çocuk, sanki Hyunjin'in ne yaptığını fark etmiş gibi Hyunjin herkesin gözlerinin içine bakınca ona bakmayı kesmişti. Yakışıklı çocuğun geleceği için, diye düşünmüştü.

Lanetli gözlerine lanet etmişti.

Çünkü o da istemişti o yakışıklı gencin gözlerine uzun uzun bakabilmeyi.

Kader... Bu kader değil de neydi?

Hyunjin yeniden hayal kırıklığına uğradı ve sadece nedensizce dolaşmaya başladı rafların arasında.

Neden takıldım? diye sordu kendi kendine. Neden özellikle bakışlar?

O sırada gözüne bir kitap ilişti ve adımlarını duraksatacak kadar dikkatini çekti. Kaderci Jacques ve Efendisi.

Kader ve bakışlar... diye düşündü. Kaderle buluşan bakışlar.

Elini kitaba uzattı çünkü birbiriyle bağdaşlaştırabileceği bu kadar olayı gözden gelemezdi. O kitabı okumak için içinde büyük bir istek duydu.

Kitabı kendine çektiği an, rafta oluşan boşluk sayesinde karşı taraftaki tombul yanaklı ve siyah saçlı tatlı çocukla göz göze geldi.

Hyunjin'in kalbi durmuş gibiydi ama nasıl oluyorsa aynı zamanda çok hızlı atıyordu, elleri havada asılı kalmıştı çünkü vücudu işlevini yitirmiş gibiydi.

Düşünceleri hızlı bir şekilde akıyordu beyninde.

Bakışlar...

Sadece 3 saniye sürmüştü.

çok bir şey istemiyorum umarım watty'nin saçma laneti kitabımı vurmaz ve yorum sıkıntısı falan olmaz ;-;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

çok bir şey istemiyorum umarım watty'nin saçma laneti kitabımı vurmaz ve yorum sıkıntısı falan olmaz ;-;

önceki bölümde olmuştu ama bir zaman sonra o sıkıntı kendiliğinden puff oluyor, allahım lütfen bu sefer hiç gelmesin lütfen

büyük ihtimalle yine olur ama neyse düşüncelerinizi panoma yazarsınız artık :"

devil eyes, hyunsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin