Oy sınırı 20+
"1 milyon az değil mi ya?" Alayla yüzüne baktım. O da benimle dalga geçiyor olmalıydı çünkü kim sırf birisinin resmini yapmak için 1 milyon dolar ödemeye razı olurdu?
Kaşlarını çatmıştı,"Ne kadar istiyorsun?"
Bu adamın ciddi olmadığını bana birisi söylesin lütfen!
Hiç bir cevap vermeden bahçeyi terkedip sinirle taksi çevirdim. Bedenimi para karşılığında sanat adıyla ona sunmamı beklemesi aptallıktı.
Kafeye varır varmaz sinirle üzerimi değiştim ve işe koyuldum. Masaları temizlerken bir yandan Rosie'ye olan bitenleri anlatıyordum.
"İnanmıyorum, 1 milyon dolar ne demek ya? Acaba para mı sıçıyor bu çocuk?"
İstemsizce güldüm. Evet, tam olarak öyle olabilirdi. "Öyle bence de. Ama var ya evden bir çıkışım vardı, görmeliydin kızım. Bir milyonluk teklifi geri çeviren ben değilmişim gibi davrandım."
Kıkırdayarak, "Ay bir de düşün kabul ediyormuşsun."
"Ederim tabii," Sırıttım. "Rüyalar aleminde."
İşimiz bittiğinde giyinme odasına gittik ve üzerimizi değiştik. Rosie'yi yoğun ısrarlarım sonucu evime gelmesi için ikna etmiştim. Evden çıkıp ara sıra uğradığımız bara gitmeyi düşünüyorduk.
***
Bara geçiş yaptığımızda biraz içki alıp çok geçmeden Rosie ile dansa başlamıştık. Bana göre dans etmek gerçek bir sanattı. Üstelik dans etmekte gerçekten iyiydim ve bunu etrafımdaki çoğu kişiden duymuştum. Dans ederken bambaşka bir dünyada olduğumu hisediyordum ve bu his öyle güzeldi ki...
Yerimize geçmemizden çok geçmeden yanımızı iki kız gelmişti. İkisine de dikkatle bakınca kafeye gelen ve Jungkook'un masasında oturan kız olduklarını anlamıştım. Samimiyetle gülümseyen kızlarla Rosie tanıştıktan sonra bende tanıştım.
Şu oldukça güzel olan kızın ismi Jisoo, ısıralası yanaklara ve çekici bir güzelliğe sahip kızın da adı Jennieydi.
"Aslında sizi tanıdık," diye söze başladı Jisoo. "Geldiğimiz kafede çalışıyordunuz. Bir merhaba diyelim dedik. Umarız rahatsız etmemişizdir."
"Etmediniz tabii ki de," Yüzünde gerçekçi gülümsemeyle ona baktı Rosie. "Tanıştığımıza memnun olduk."
Gecenin ilerleyen dakikalarında kızlarla iyice kaynaşmıştık. Doğrusunu söylemek gerekirse fazla samimilerdi, düşündüğümün aksine. Bu beni mutlu etmişti. Bu samimiyetden faydalanıp aklımdaki soruyu sordum hiç çekinmeden.
"Jungkook'u nereden tanıyorsunuz?"
Jennie sorumla kaşlarını çattı ama sinirli değildi. Meraklanmıştı. "Jungkook'u nereden biliyorsun? Yoksa seni de mi çizdi?" Sonda göz kırpmasıyla ima ettiği şeyi anladım. Yanlış anlaşılmamak için vakit kaybetmeden doğruyu söyledim.
"Aslında hayır. Teklif etti, ama kabul etmedim."
"Ne? Teklif mi etti?" Jisoo'nun şaşkınlığı sesine de yansımıştı.
"Evet de niye şaşırdın?"
"Jungkook kimseye bunu teklif etmez ki. Genelde kızlar kendisi onun yanına gider. Gerçekten çok garip."
"Aslında o kadar da garip değil, Jisoo. Baksana kıza herkesin aklını alabilecek cinsten." Jennie'nin söylediği şey kalbimin hızlanmasına sebep olmuştu.
Ben onun aklını falan almamıştım, bu kesindi. Ama Jisoo'nun söyledikleri aklıma takılmıştı. Neden ben sadece? Üstelik bana para da teklif etmişti ama bunu söyleme gereği duymadım.
Rosie'ye baktığımda bana bakarak gülümsediğini ve daldığını gördüm.
Kesin hayalinde beni ve Jungkook'u evlendirdi. Al işte.
"Jungkook'u nereden tanıyacağıma gelirsek eğer, kendisi benim kuzenim. Ve masadakiler arkadaşlarıydı. Jisoo da benim en yakın arkadaşım."
Kafamı onaylar şekilde salladım. Aslında aklımda sormak istediğim bir soru daha vardı ama çekiniyordum. Yine de sadece kızlarla baş başa olmaktan faydalandım. Hem kızların bu konudan ona bahsetmeyeceğini düşünüyordum.
"Jungkook gerçekten de resmini yaptığı kızlarla birlikte oluyor mu?"
Sanki normal bir şey soruyormuşum gibi ikisinden de beklediğim tepki gelmedi. "Hayır, tabii ki. Bu sadece bazı densizlerin uydurduğu bir şey." Diyen Jisoo'ya kafamı salladım.
İçim rahatlamıştı ama tabii ki kıskançlıktan değil. Sadece benim resmimi yapma istemesine bir açıklama bulmaya çalışıyordum ama aklıma gelen bir şey yoktu.
Bunaldığımı hissedince kızlara bildirerek yukarı kattaki terasa çıktım. Onlar sohbete devam ediyorlardı. Çıkmadan önce barmenden bir bardak şarap aldım.
Üst kata çıktım ve tüm şehre baktım. Elimdeki şarabımı yudumlarken hafif esen rüzgarın tenimi okşamasına izin verdim.
Çok garipti, ama Jeon Jungkook aklımdan çıkmamaya yemin etmiş gibiydi.
Üstelik aramızda henüz doğru dürüst bir etkileşim bile yokken.
"Teklifimi kabul etseydin eğer, inan bana gördüğün bu manzarayı kağıtlarıma dökerdim." Arkamda duyduğum sesle irkildim. Ama sesin sahibini tanıdığım için yüzümü dönme gereği duymadım. "Ve vücudun o manzarayı güzelleştiren apayrı bir sanat olurdu."
***
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur.
Ve geçen duyurumda bana desteğini belli eden okurlarım, Layer sizi çook seviyor💓
Duyurumu dikkate alan, bölümleri oylayan okurlarım size de teşekkür ederim, umarım hep böyle devam ederiz.
Hâlâ hayalet okuyucular var ama neyse, size bir şey demiyorum artık. Sırf kitabı sevenler için yazmaya devam edeceğim ve moralimi düşürmeyeceğim.
Kendinize iyi bakın 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rare // liskook
FanfictionJeon Jungkook mesleğine düşkün bir sanatçıydı. Ama bu sefer yarattığı eser bambaşkaydı. Lalisa Manoban, onun sevdiği eseri değil, aşık olduğu sanatıydı. llɱ × ʝʝƙ Kitabın önceki ismi 'artifice' olmuştur.