Elindeki şarap bardağıyla tam yanıma geldi. Benim yüzüm şehire dönükken, o arkasını şehire çevirmişti ve yüzüme bakıyordu. Gözleriyle bedenimi çekinmeden süzerken hâlâ sakinliğimi koruyordum.
Yanında geçmek için hareketlendiğimde koluyla beni durdurdu. Mecburen yüzüne baktığımda kusursuz yüzünün beni etkilemesinden korkarak tekrar gözlerimi ondan başka her yerde gezdirdim.
"Lalisa,-" Bu adımı duymamla beraber gözlerim hırsla gözleriyle buluştu.
"Sadece Lisa." Dedim her bir harfini bastırarak.
Lalisa geçmişimden bana kalan, yaralarla dolu bir kızdı. Kalbimin kırık tarafıydı, sarılmamış ama üstüne toprak attığım yaramdı. Kimseye göstermediğim yanımdı.
"Lalisa Manoban, benimle gelmeni istiyorum."
"Nereye?"
"Evime, belki çizdiğim resimleri gördükten sonra fikrin değişir."
Aklımda canlanan çıplak kadın resimleri gözümün önüne gelince yüzümü buruşturdum. "Çıplak kadın resimleri görmek istediğimden emin değilim."
Histerik bir gülüş sesi duydum ve gülüşünü kaçırmamak için bakışlarım dudaklarına kaydı. Bakışlarımı yakalayınca gülüşü daha da büyüdü. Ürperti geçti bedenimin her bir zerresinden. Bu adamın gülüşü akıl alıcıydı.
Kendime gelebildiğimde boğazımı temizledim. "Komik bir şey yok." Elimdeki şarap bardağını sıkarak yanından uzaklaştım aşağıya inmek için.
"Bizim kızlarla tanışmışsın."
Adımlarımı durdurup sinirle yüzüne baktım. "Evet, senin aksine pek bi' sevimliler."
Yüzündeki gülüş silinirken yanında daha fazla durmadan arkamı döndüm ve kızların yanına ulaşmak için adımlarımı hızlandırdım. Tabii ki yüzümde onun keyfini bozmanın verdiği bir gülümsemeyle birlikte.
***
Eve vardığımda güzelce bir duş aldım ve yatağıma uzandım. Bugün olanları düşünmemeye çalışarak kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Yaklaşık bir saat sonra kapımın deli gibi çalmasıyla gözlerimi uyku mahmurluğuyla açtım. Saat gecenin üçüydü ve gelen kişinin kim olduğunu bir yandan merak ederken bir yandan da korkuyordum. Kapım öyle bir çalıyordu ki sanki birisi kavgaya gelmiş gibiydi.
Üzerimdeki geceliğimi çıkarıp aceleyle giyindim ve gelen kişinin kim olduğuna bakmak adına kapıya yöneldim. Açınca karşımda gördüğüm kişi ev sahibiydi.
"Ne işiniz var gecenin bu saatinde burada?" Diyerek sorgulayıcı bakışlarla yüzüne baktım.
"Burası benim evim yalnız, hatırlatırım."
"Evet de neden gecenin bir saatinde kapım sanki kırılacakmış gibi çalınıyor?"
"Evi sattım çünkü ve evimi terk etmeni istiyorum."
"Sattınız mı? Ama bunun bilgisi bana hiç gelmedi ve tüm kiralarımı aksatmadan ödediğimi düşünüyorum."
"Öyle bir bilgi gelmedi çünkü evi bugün sattım zaten. Ve evimi hemen şu an terk etmeni istiyorum."
Dediği şeyle kaşlarım çatıldı. Gecenin bu saatinde nereye gidebilirdim ki? Yakınlarda otel de yoktu ve bu saatte buradan taksi de geçmezdi.
"Aceleniz ne? Yarın sabah terketsem olmaz mı evinizi? Bir genç kızın bu saatte nereye gideceğini hiç mi düşünmüyorsunuz?" Sesim karşımdaki bencil adama karşı yüksek çıkmıştı.
"Ben anlamam, ev benim ve hemen şu an çıkmanı istiyorum!"
"Çıkmıyorum lan, var mı ötesi? Bu yaptığınız resmen aptallık! Yemiyoruz ya evini, yarın sabah erkenden terkederim işte!"
"Ya şu an kendi ayaklarınla gidersin ya da kolundan tutup seni kapının önüne koyarım ve hiç çekinmem!"
Gördüğüm muamele karşısında sinirden gözlerim seğirdi. Bu adamı zaten bu eve taşındığım ilk günden beri gözüm hiç tutmamıştı ve kiramı ödemek dışında aramızda hiç bir konuşma geçmemişti şimdiye kadar.
"İnsanlık kalmamış ki!" Söylene söylene odama ilerledim ve bavulumu çıkarıp içine eşyalarımı doldurmaya başladım. Adım seslerinden duyduğum üzere şu adam da salona geçmişti. Eşyalarımı toparlayıp hırsla kapıya yöneldim. Evden çıkmadan önce,"Mahkemede görüşürüz!" diyerek kapıyı kırarcasına çarptım.
Apartmandan ayrıldığımda ilk defa yağmurun yağmamasını diledim ama ne yazık ki son bir kaç gündür yağmur yağıyordu.
Elimdeki bavulu sürükleyerek bir sokak lambasının altına oturdum. Dışarıdan sert, yenilmez ve baş edilmesi zor biri gibi gözüküyordum ama içimde hâlâ küçük bir kız çocuğu yaşıyordu. Onun adı Lalisaydı.
Yağmur damlaları üzerime düşerken bir saat önce duştan çıkan bedenimin bünyesi ne kadar buna dayanırdı bilmiyordum. Gözlerim yavaşca karanlığa teslim oluyordu ve direncimin de bittiğini hissediyordum.
Kendimi derin bir uykuya bırakmadan önce hissettiğim şey bir elin bacaklarımın altına dolanıp beni kucağına almasıydı.
***
Bir oy bir oydur basalım şu yıldıza okurcanlarım ficfşcş
Yedinci bölüm güzeel ve uzun bir bölüm olacak o yüzden oy verin ki bir an önce geçelim, o bölüme tepkilerinizi de merak ediyorum (๑•ᴗ•๑)♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rare // liskook
FanfictionJeon Jungkook mesleğine düşkün bir sanatçıydı. Ama bu sefer yarattığı eser bambaşkaydı. Lalisa Manoban, onun sevdiği eseri değil, aşık olduğu sanatıydı. llɱ × ʝʝƙ Kitabın önceki ismi 'artifice' olmuştur.