Bölümü okuyup oy vermeyenler ayak serçe parmağınız masaya takılsın İnş fgjkdckdkdl
Açılmamak için direnen göz kapaklarımı zorla açtım. Gördüğüm beyazlık beni korkuttu. Başım çatlayacakmış gibi ağrıyordu. Bedenimde hissettiğim fiziksel acıdan bahsetmek bile istemiyordum. Sanki içimde bir şeyler vardı ve sırtımdan acı verircesine çıkmak istiyordu.
Gözlerimi olduğum yerde gezdirdiğimde bomboş ve beyaz bir oda karşıladı beni. Aşina olmadığım ama bir kaç kez geldiğimden bildiğim bu koku, hastane kokusuydu. Buraya nasıl geldiğimi anlamaya çalıştım, aklıma gelen anılar beni büyük bir çıkmaza sürükledi.
Ben...Vurulmuştum. Şu an hastanede olmamın sebebi buydu. Peki ya Rosie? Arkadaşım iyi miydi?
Bulunduğum bu odanın beyaz rengi beni boğdu, ayağa kalkmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Hareket ettiğimde hissettiğim o acıdan doğan çığlığı bastırmak için dudaklarımı bir birine geçirdim sıkıca.
O an kapı açıldı, içeri dolu gözlerle giren Jennie, Jisoo ve Rosie üçlüsünü gördüm. Arkadaşımın iyi olmasıyla derin bir nefes aldım.
"Tanrım, çok teşekkürler!" Diye sağ tarafıma geçen Rosie bana nazikce sarıldı yaramdan dolayı.
"S-sen iyisin."
Gülen yüzünde gülüşü bir an solacak gibi oldu, "Lisa, ben çok üzgünüm. Benim için canını tehlikeye attın. Vuruldun, gerçekten çok özür dilerim."
"Rosie, ben senin arkadaşınım. Bir daha böyle şeyler duymak istemiyorum. Sadece sen nasıl-"
Ne soracağımı anlamış olacak ki hemen cevap verdi. "Adamları aşağıda ilk ben farkettim ve Jimin'e haber vermek için yukarı çıkmak istediğimde bayıltıldım. Vurulmadım."
"A-ama nasıl? Onlar kimdi ve neden Jin ile Jisoo'un en güzel gününü mahvetmek istediler?" Dedim gözlerimi Jisoo'ya çevirip.
Jisoo yanımdaki sandalyeye oturdu. "O adamlar, Jungkook'un abisini öldürenler. Biliyorsundur, Jungkook o kişiyi buldu ve hapise tıktırdı ama kaçmış. İntikam için de hepimizin olduğu bir ortam seçmiş."
Kafamı olumlu şekilde salladım. Ama aklıma takılan bir şey daha vardı.
"Ama korumalar vardı. Neden onlar görmemiş ki? Adamları ilk fark eden Rosie olmuş."
"Adamlar Jungkook'un onlara gitmelerini söylediği bir mesaj gönderdiğini söylediler. Ama Jungkook bunu yapmadı. Yani..."
"Yani Jungkook'un telefonu ele geçirilmiş ve birisi bunu yapmış. Üstelik o kişi Jungkook'un şifresini bilen biri." Diye tamamladım Jisoo'un cümlesini.
"Aynen öyle."
Aramızdan birisi yapmış olamazdı, buna eminim. Ama demek ki köstebek içeriye kadar girebilen davetliler arasındaydı.
İçimi kemiren bir diğer soru beni sadece varlığıyla bile güvende hissettiren adamın nerede olduğuydu. Keşke uyandığımda yanımda görebilseydim onu.
"Jungkook nerede?" Topladığım cesaretimin kırılmamasını istedim, ama başarısız oldum.
"Jungkook gitti."
Jennieden duyduğum bu iki kelime bir an dünyanın en acımasız kelimeleriymiş gibi geldi kulağıma.
"N-ne demek gitti?" Heyecanım sesime de yansımıştı.
"Abisini öldüren kişi yurt dışına kaçtı. O da arkasından gitti. Bu sefer onun işini kendisi halledecek korkarım ki."
"Bu kadar çabuk mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rare // liskook
أدب الهواةJeon Jungkook mesleğine düşkün bir sanatçıydı. Ama bu sefer yarattığı eser bambaşkaydı. Lalisa Manoban, onun sevdiği eseri değil, aşık olduğu sanatıydı. llɱ × ʝʝƙ Kitabın önceki ismi 'artifice' olmuştur.