f o u r t e e n

4.7K 386 380
                                    

Salona indiğimizde Jungkook hazırlanacağını söyleyip odasına girdi. Bende koltuğa oturup onu beklemeye başladım. Resmen Jungkookla alış verişe gidecektik. Şey gibi...Sevgili.

Masanın üzerine bıraktığı telefonuna ardı ardına gelen seslerle merakıma yenik düşerek göz ucu telefonuna baktım. Mesajlar gelmişti. İstemsizce telefona uzanan elimi durdurmadım. Yaptığım şey yanlıştı ama ardı ardına gelen bildirimler telefona bakma merakımı uyandırıyordu.

Elime aldığım telefon kilitliydi ama bildirim panelinden gelen mesajları okumak mümkün olduğundan rahatlıkla mesajlar okunabiliyordu.

Jung Woo: Jungkook bey istediğinizi yaptım

Jung Woo: Ama paramı hesabıma sadece bir ay yatırdınız

Jung Woo: Ben sizin isteğiniz karşılığında Lisa'yı evden kovdum çünkü her ay en az kiranın iki katını ödeyeceğinizi söylemiştiniz

Jung Woo: Ama neden şu an hesabıma hiç bir para yatırılmadığını görüyorum?

Okuduğum mesajları hazmetmeye çalışıyordum. Jung Woo pisliği benim eski ev sahibimdi. Nolur, Jungkook bunu yapmamış olsun.

Gecenin bir saatinde sokağa atılmamı isteyecek kadar ne yapmıştım ona? Bunun nasıl bir mantıklı açıklaması vardı bilmiyordum, tek bildiğim burdan gitmek istiyordum. Ama tabii önce bu mesajların hesabını ona sormalıydım.

Elimde telefonla odaya dalmak için adımlarımı merdivenlere yönlendirdim. Bu sahneyi daha önce de yaşamıştım ama bu sefer Jungkook sebebi ne olursa olsun bana bu kötülüğü yaptığını inkar edemezdi.

Kapıyı açıp içeri daldığımda Jungkook tam da dışarı çıkıyordu. Telefonu eline sertce uzattığımda kollarımı göğsümde çarpazladım.

"Bu mesajlar ne demek?"

Bir bana bir elindeki telefona baktığında derin bir nefes aldı. "Telefonumu ne hakla karıştırıyorsun?"

Diye aniden beklemediğim tepki verdi. "Gerçekten konu bu mu?"

"Evet bu! Başkasının benim telefonumu karıştırmasından nefret ederim ve sen bunu yaptın!"

"B-başkası mı?" Kekelememe mani olamamıştım. "Bu şu an benim umrumda değil! Sen ne hakla beni gecenin bir yarısı o evden atarsın?"

"Evden atmak mı? Farkındaysan evi aldım. Kendi evimden seni çıkarmamda ne gibi bir sorun var?"

"Yok tabii ki aptal! Alt tarafı gecenin bir yarısı yağmurlu bir gecede saçlarım ıslak sokağa atıldım!"

"Farkındaysan hasta olmana izin vermeden seni kendi evime getirdim."

Pişkince bunu söylemesiyle gözlerimi kıstım. "Doğru. Şu anda da senin evimdeyim mesela. En iyisi ben gideyim sen kovmadan."

Merdivenleri hızlıca inerken arkamdan geldiğini biliyordum. Kolumdan tutup beni kendine çektiğinde gözlerime bakarak fısıldadı.

"Açıklamama izin vermelisin."

"Açıklama falan istemiyorum artık. Az önce beni evinden attırdığını belirterek gereken her şeyi söyledin zaten."

Kolumu ondan kurtarıp evi terk ettim. Bu sefer arkamdan gelmemişti.

"Kendi evimden seni çıkarmamda ne gibi bir sorun var?"

Bu cümle hiç durmadan beynimde yankılanıyordu. Bunu yüzsüzce bana söylemesi sinirlerimi bozmuş ve kırılmıştım.

Zaten önceden de dediğim gibi, her şeyin mükemmel gittiği bir günde bir aksilik mutlaka çıkmalıydı.

rare // liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin