1.4

101 24 37
                                    

"Merhaba ONCE,

Linçlerden sonraki bölümümüzde sanırım sizi biraz üzeceğim.

Bugün, aniden gelişen bir olayı anlatmak istiyorum.

ONCE için kendimden vazgeçtiğim zamanı, ARMY içinse Jungkooktan...

18.08.2021

Yurdumuzda basın toplantısının başlamasını bekliyordum. Jungkook ile 2 gündür görüşmüyorduk çünkü beni görmek istemiyordu.

Dayanamıyordum...

Bu kadar güçsüz olması benim kalbimi çok acıtıyordu. O sırada telefonum çaldı.

Taehyung arıyordu. Açmak istemiyordum fakat ona bir şey olabileceği aklıma gelince hızla telefonu açtım.

"Tae?" Telefondan sadece hıçkırık sesleri geliyordu ve ben endişelenmiştim.

"T-tzuyu, Jungkook-" bir anda ağlamaya başlamasıyla içimde bir şeyler koptu. Konuşamadığı için hemen telefonu kapatmış ve üzerime aldığım montumla dışarı çıkmıştım.

Hiç kimseyi düşünmeden sadece BTS'in yurduna gidecektim. Zaten bizi öğrenen öğrenmişti, kimseden korkum yoktu.

Hızla arabama atlamış ve son sürat sürmeye başlamıştım. Nihayet vardığımda ise yurdun önünde olan insan topluluğunu fark etmiştim.

Sasaengler veya oppacılardı...

Beni fark etmemeleri için yurdun etrafında dolaştım ve gizli yerden geçip bahçeye girdim. Dışarıdakilere gözükmeden kapıyı tıklatmış ve açılmasını beklemiştim.

"Tzuyu!" Jin oppa benim geldiğime şaşırmış olacak ki kapının önünden çekilmiyordu.

"Oppa çekil önümden. Jungkook nerede?" Kapının önünden çekilip içeri geçmem için izin verdi.

"Odasında ama- iyi değil. Tae çıktı en son yukarı, bir daha da inmedi." İşte şimdi gerçekten kalbim çok acıyordu.

Kimseyi dinlemeden hızla odasına çıktım. Kapıyı çalıp bekliyordum.

"Hyung gidin ve beni yalnız bırakın." Kapıyı yavaşça açıp içeri girdim. Jungkook yatakta büzüşmüş yatarken için gitti sanki..

Yanına yaklaşırken gözlerimden akan yaşların akmasına izin veriyordum.

Onu böyle görmek canımı çok yakıyordu.

"Kook-ie?" Jungkook hızla yatakta doğrulup arkasına dönmüştü. Benim geldiğimi görünce de yüzündeki küçük burkulmayı gördüm.

Sanki gülmek istiyor da gülemiyor gibi, ya da mutlu olmayı haketmiyormuş gibi...

"T-tzuyu-yah?" Korkarak yanına yavaşça yaklaştığımda yerinden kalkarak önümde dikilmişti.

Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş yüzü şişmişti. Dayanamayarak gözümden bir damla yaşı daha akıttığımda elinin tersiyle gözyaşımı silmişti.

"Jungkook! Seni çok özledim." diyerek ona sarıldığımda elleri havada kalksa da dayanamayarak belime sarılmıştı.

Ellerimi saçlarına götürerek okşamıştım.

Uzun bir süre sadece birbirimize sarılmıştık. Ayrıldığımızda ise bir elimi yanağına yasladım, diğer elimle elini tuttum.

"Kook-ie! İyisin değil mi?" Kafasıyla küçük bir onay vermiş başını yere indirmişti.

count the stars || tzukookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin