Chan, elindeki içeceğin pipetini dudaklarına yaklaştırıp birkaç yudum aldı. İçerken bir yandan da pipeti dişleri ile eziyordu. Hemen yanında oturan Younghyun ise tavuk yemek ile meşguldü. Ne konuşacakları konusunda bir fikirleri olmadığından kendi işlerine odaklanmışlardı.
Younghyun, bakışlarını sağındaki gence çevirdiğinde yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Tek yaptığı pipeti ağzının içine hapsetmekti. Kahveyi içimiyordu. Aynı zamanda boşta kalan elini pantolonun yırtıklarından dolayı oluşan iplerde gezdiriyordu. Sıkılmış gibiydi.
Ellerini mendille silip yarısı kahve dolu bardağı ona işkence eden gençten aldı. Kahveyi bir kenara bırakırken kucağındaki içi -garip bir şekilde- hâlâ tavuk dolu olan kutuyu işaret etti.
"Zaten kahveyi içmiyorsun. Bari biraz tavuk ye."
"Sağ ol ama aç değilim."
"Ben de aç değilim."
"Ne diye yiyorsun o zaman?"
"Ben tavuğu aç olduğum için yemem. Tavuk benim için vazgeçilmez bir şey. Ne zaman canım isterse o zaman yerim."
"Gerçekten mi?"
"Evet."
Bir anda oluşan garip sessizlik Younghyun'u rahatsız etmişti. Kucağındaki kutuya yan tarafa bırakıp Chan'a doğru döndü.
"Neden gerginsin?"
"Ne? Hayır, gergin değilim."
"Emin misin? Minho gittiğinden beri garip davranıyorsun."
"Nereden çıkardın bunu? Garip falan davranmıyorum."
Chan'ın yaptığı şeyleri inkâr etmesi saçmaydı. Daha fazla dayanamadı ve derin bir nefes aldı.
"Benden hoşlandığını biliyorum."
Younghyun'dan gelen ani itiraf ile kahvesini almak için uzanan Chan donup kalmıştı. Kafasını yukarı kaldırıp ona baktı. Ona doğru eğilmiş, bir eli arkasındaki plastik bardaktayken, şaşkınca gözlerine bakıyordu.
"N-ne?"
"Minho, Jisung'a bana söylemesini söylemiş. Başka türlü haberim olmazmış."
"Minho mu söylemiş?"
Kahvesini alıp tekrar dikleşirken sormuştu soruyu. O veletlere güvenmemesi gerektiğini biliyordu zaten.
"Onlardan öğrenmemiş olsam da yalnız kaldığımızdan beri değişen tavırlarından anlardım. Fazla gergin görünüyordun. Hâlâ da öylesin."
"Tam olarak hoşlanma gibi değil. Sadece seni tanımak için seninle zaman geçirmek istiyorum. Yolun sonunda -sen de istersen- sevgili ya da yakın arkadaş olabiliriz. Çünkü bazı şeyler hızlı ilerlediğinde tehlikeli olabilir."
"Haklısın. Sonunda ne olacağını bilmesek bile ben de seni tanımak isterim."
"O zaman... Hadi tavuk yiyelim."
Tekrar üzerine doğru eğilerek Younghyun'un sol tarafındaki kutuyu aldı. İçindeki kızarmış tavuklardan birini alırken kahvesini de bir köşeye bıraktı.
Ara sıra sessizliği bozup birbirlerine soru soruyorlardı. Yalnızca birkaç soruyla bile fazla ortak noktaları olduğunu anlamışlardı.
İkisi de bu yolun sonunu gayet iyi biliyorlardı. İşleri zamana bırakıp birbirlerini tanımak bahaneydi. Tek amaçları beraber daha çok vakit geçirmekti.
Bu amaca kolayca ulaşmışlardı...
~~~
Hello everyone!Umarım beğenmişsinizdir. Kendinize iyi bakın! Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın💙💙
[[Bu bölümün şarkı önerisi; Bang Chan - I Don't Want To Accept It]]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
schizoid [sᴋᴢ] ✅
Fanfiction"Garip olan ben değilim. Diğer insanlar birilerine ihtiyaçları olduğunu düşünüyorlar. Ben ise buna gerek duymuyorum. Dostluklar gereksizdir çünkü biz insanlar çok acımasızız." [minsung × hyunmin × changlix × youngchan × jeongle] (070720 - 271020)