Son dersin bitişini müjdeleyen zil sesi tüm okulda yankılandığında öğrenciler acele ile toparlanmaya başlamıştı. Onlardan birisi de Minho'ydu.
Normalde bu kadar aceleci davranmazdı ama bir an önce Jisung'u bulmalıydı. Sınıfı en üst kattaydı. Merdivenler kalabalık oluyordu. O inene kadar Jisung okuldan çıkmış olabilirdi.
Çantasını sırtına takıp koşar adımlarla merdivene ilerledi. Olabildiğince hızlı hareket ederek iniyordu. Binadan çıktığında etrafa göz gezdirdi. Gri kapüşonunu kafasına geçirmiş çocuk dikkatini çekti. Sırtındaki koyu yeşil çantayı da gördüğünde o olduğundan emin oldu.
Hızla yürüyerek çocuğa yetişmeye çalıştı. Okuldan çıktıklarında onun adımlarına ayak uydurarak yavaşça yürümeye başladı. Onun yaptıklarının aynısını yapma kararı almıştı. Kulaklıklarını takıp öğle arasında indiridiği şarkıyı açtı. Jisung ile aynı sınıfta olan eski sevgilisiyle konuşmuş ve Jisung'un gün boyu bu şarkıyı dinlediğini öğrenmişti.
Yürüdükleri yola göz gezdirdiğinde onu takip ettiği ilk gün yürüdüğü yol olduğunu fark etti. Aynı sokaklarda yürüyor, aynı dükkanların önünden geçiyorlardı.
Minho'nun takip etmeyi bırakıp geri döndükleri sokağa girdiklerinde meraklanmaya başladı. Nereye gidiyordu?
Güneş neredeyse batmak üzereydi. Dakikalar sonra gökyüzü turuncunun en güzel tonlarından birine bürünecek, güneşi kendine saklayıp ayın parlamasına izin verecekti.
Güneş batmaya başladığında yeşil bir alanla karşılaştı. Birkaç ağaç ve renkli çiçeklerle doluydu. Başa saran şarkının giriş kısmındaki sözler bulundukları an ile çok uyumluydu.
This may be the last sunset I'll see
(Bu göreceğim son gün batımı olabilir)
So I'll take it in, I'll take it in
(Bu yüzden onu alacağım, onu alacağım)
This may be the last air that I'll breathe
(Bu nefes alabileceğim son hava olabilir)
So I'll breathe it in, I'll breathe it in
(Bu yüzden nefes alacağım, bu yüzden nefes alacağım)Jisung, en yakındaki ağacın dibine oturup sırtını ağaca yasladığında hafifçe tebessüm etti. Minho'nun peşinden geldiğini fark etmişti. Daha öncekinde de olduğu gibi.
Cesaretini toplamayı başaran Minho, onun yanına oturup ağaca yaslanmıştı. Birkaç dakika boyunca konuşmadılar. Yalnızca yüzlerindeki tebessümle gökyüzüne baktılar.
Minho'nun bakışları yan tarafındaki bedene döndüğünde gülümsemesi büyüdü. Sevimliydi. Hemde tahmin ettiğinden daha da fazla.
Hiç beklemediği bir anda ona dönen Jisung afallamasına sebep olmuştu. Kendi kulaklıklarını çıkarttıktan sonra Minho'nun kulağındakilerden birini çekti. Kulaklığı kulağına takarken duyduğu melodiyle dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Minho ise hayranlıkla ona bakıyordu.
Çok geçmeden şarkıya eşlik eden Jisung'un sesiyle bir kez daha kendinden geçti. Yumuşak sesi Minho'ya ninni gibi geliyordu.
Neden bunu yaptığına dair hiçbir fikri yoktu Jisung'un. İnsanların yanında hareket etmekten dahi çekinirdi ama şimdi onun yanında şarkı söylüyordu. Garip bir şekilde huzurlu hissediyordu. Yalnızca adını bildiği bu çocuğa niye güvenmek istiyordu?
Şarkı bittiğinde kulaklığı çıkardı. Minho'da ona ayak uydurdu. Konuşmak için kendini toparlarken onun sesini duydu.
"Senden hoşlanıyorum. Zor göründüğün için değil sen olduğun için istiyorum seni. Farklısın. Daha önce tanıdığım tüm insanlardan farklısın. Fazla içine kapanıksın. Benim aksime kalabalık ortmaları sevmiyorsun, insanlarla iletişim kurmaktan hoşlanmıyorsun ve insanlardan çekiniyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
schizoid [sᴋᴢ] ✅
Fanfic"Garip olan ben değilim. Diğer insanlar birilerine ihtiyaçları olduğunu düşünüyorlar. Ben ise buna gerek duymuyorum. Dostluklar gereksizdir çünkü biz insanlar çok acımasızız." [minsung × hyunmin × changlix × youngchan × jeongle] (070720 - 271020)