"Kimsiniz?"
Seokjin derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Ben Seokjin."
"Seokjin mi? Kim Seokjin mi?"
"Evet." Karşısında ki kişi cevap vermeyince devam etti konuşmaya Seokjin.
"Jungkook kaza geçirdi."
"Bunun benimle ilgisi ne?"
Seokjin derin bir nefes daha aldı. "Hafızasını kaybetti ve hala çıktığınızı düşünüyor."
Eunwoo sigarasını yere atıp ezdi. "Yani?"
Sabrını sınayan bu adam karşısında sakin kalmaya çalıştı Seokjin. "Onunla görüşmen gerekiyor. Ayrılmak istediğini falan söyle en azından! Bak, ona birçok kez söyledim fakat seni görmek istiyor anladın mı?"
"Bunu yapamam."
"Neden? Yüzüne bakamayacak durumda olduğundan mı?!"
"Saçmalamayı bırak! Sen... Sen halletmelisin bir şekilde. Onunla görüşmem."
"Onu ikna etmeye çalıştım fakat dinlemiyor beni. Ben çok mu istiyorum bunu sanıyorsun?! 10 dakika, sadece 10 dakika. Tamam mı?"
Eunwoo iç çekip kaldırımdan kalktı. "Konum at." deyip telefonu kapattı.
Beklediği konum gelince ona pek uzak bir yerde olmadığını fark etti ve yürüyerek gitmeyi tercih etti.
*
"Hyung, ne zaman göreceğim onu?"
Seokjin sıkıntıyla cevap verdi. "Gelmek üzeredir Jungkook."
Jungkook anladığını belirten bir şekilde kafasını salladı. Gözlerini tam karşısında olan televizyona dikti. Darbe aldığı yerler sızlıyordu ve uyumamak için büyük bir mücadele veriyordu kendisiyle.
"Uyursam eğer beni uyandır, tamam mı?" dedi Jungkook zor çıkan sesiyle.
"Uyandırırım."
Gözlerini televizyondan çekip saate baktı Jungkook. Oradan da pencereye çevirdi. Kafası düşüncelerle doluydu. Seokjin hyung'u ona Eunwoo ile ayrıldıklarını söylemişti ama Jungkook buna inanmak istemiyordu. O, o Eunwoo'yu çok seviyordu, Eunwoo'da onu çok seviyordu. O ikisi birbirine aitti. Fakat Jungkook yanılıyordu.
Kapının tıklantılmasıyla Jungkook heyecanla dikildi fakat anı hareketi yüzünden dikişleri acımış ve inleyerek geri yatmıştı.
"Jungkook! Sana ani hareket etme demedim mi?" dedi Seokjin kapıya doğru giderken. Kapıyı açınca karşında Eunwoo'yu görünce birlikte odadan dışarı çıktılar.
"Bekle burada Kook."
Kapıyı kapatıp Eunwoo'ya döndü. "Onu üzmeden konuşacaksın. Onu aldattığını söylemeyeceksin. Anladın mı?"
Eunwoo onu ittirip içeri girdi ve Jungkook'un yatağının yanındaki koltuğa oturdu.
"Bebeğim, sen iyi misin?"
Eunwoo yumruklarını sıktı. Konuşmakta güçlük çekecekti anlaşılan.
"Ben iyiyim. S-sen nasılsın?"
Jungkook gülümsedi. "Ben iyiyim, çok iyiyim. Sen buradasın ne de olsa."
Eunwoo onun söylediği her kelimede ağlayacak duruma geliyordu. "Jungkook, ben..."
Jungkook merakla ona baktı. İçinden kötü bir şey söylememesi için dua ediyordu.
"... Ben ayrılmak istiyorum."
Jungkook'un gözünden bir damla yaş düştü. "Ama n-neden?"
"Ben, ben artık seni s-sevmiyorum Kook."
Jungkook gözyaşlarına hakim olmaya çalışırken konuşmak istiyordu fakat sesi çıkmıyordu. Yapamıyordu.
"B-ben gitsem iyi olur. Kendine iyi bak." dedi ve odadan çıktı Eunwoo. Seokjin'i de arkasında bırakarak hastaneden çıktı. Bir köşeye geçip sırtını hastane duvarına yasladı. Ağlamak geliyordu içinden ama bunu yapmayacaktı. Telefonu çalınca burnunu çekti ve cebinden telefonunu çıkardı.
"Efendim sevgilim?" dedi Eunwoo sesini titretmemeye özen göstererek.
"Geliyorum, yoldayım." dedi Eunwoo nerede olduğunu soran çocuğa cevap olarak.
"Tamam, seni seviyorum." Yalan. O çocukla sadece yüzü için çıkıyordu. Ha birde, gerçekten yatakta Eunwoo'nun üstündeki hakimiyetini çok iyi sağlıyordu.
*
"Hyung beni yanlız bırakır mısın?"
"Jungkook-"
"Hyung, lütfen."
Seokjin odanın kapısına doğru yürürken konuştu. "Bir şeye ihtiyacın olursa seslenmen yeterli."
Jungkook, Seokjin odadan çıktıktan sonra hiç ses çıkarmadan gözyaşı döktü sadece. Yapabildiği tek şey buydu. Bir süre sonra da ilaçların etkisiyle uyuyakalmıştı zaten.
~>Merhaba! Öncelikle bayramınız kutlu olsun! Yeni bölümü seversiniz umarım. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 💞<~