BÖLÜM -14- Karakol

55 6 0
                                    

"Nefes almıyor."

"Ne!"

Uzun bir süre Elif ile konuşmadık. Daha doğrusu konuşamadık. Ben üstüm başım kan içinde Defneyi izliyordum. Elif ise etrafta koşuşturuyordu. Kurşunu çıkarabilmiştik belki ama onu hayata döndürmek pek te kolay olmayacaktı. Belki de onu hastaneye götürmeliydik.

Bir an Elife döndüm. O da bana baktı ve aynı anda konuştuk.

"Hastaneye götürmeliyiz."

"Hastaneye götürmeliyiz."

Birbirimizi onaylar gibi kafa salladığımızda hemen Defneyi yerden kaldırıp bir masaya koyduk. Evet, yerde ameliyat yapmıştım.

"Hadi hadi acele edin."

"Ambulansı buraya mı çağırsak?"

"Sen kafayı mı yedin yerimizi belli edemeyiz!"

Bazıları ortaya farklı fikirler atıyordu ama Elif hiçbirini onaylamıyordu.

Binadan çıktığımda dışarısının ne kadar soğuk olduğunu anladım.

Ve ne kadar ürkütücü olduğunu da...

30 dakika sonra...

"Yardım edin!"

"Kan kaybediyor."

"Ameliyathaneyi hazırlayın."

Hastaneye geldiğimizde hemen Defneyi ameliyata almışlardı. Defneyi bir devlet hastanesine götürmüştük. Burası baya kalabalıktı. Biz hastaneye 5 kişi gelmiştik. Üstelik ne olduğunu sorarlarsa diye yolculuk boyunca onu konuşmuştuk. Mazeretimiz şuydu, biz arkadaşlarımızla dışarıda gezerken yerde bu kızı görüyorduk. Sonra ben müdahale edip kurşunu çıkarıyordum. Ve buraya getiriyorduk.

Polisler bizi alıp karakola götürmüştü. Sırayla ifademizi alacaklardı. Sıra bana geldiğinde içeri girdim. Polis adam bana baktı ve sert bir ifadeyle otur dedi. Ve sorular sormaya başladı.

"Bu saatte dışarıda ne işin vardı?" Ayy biz bunu hiç düşünmemiştik.

"Şeyy arkadaşlarımla gezmek adına dışarı çıkmıştık."

"Net bir cevap değil! Neyse onu nerde gördünüz?"

"Yerde."

"Yerde?"

"Biz orda zaman geçirirken bir ses duyduk. Oraya gittik ve yerde o kızı gördüm."

Bir an aklıma yerde kanlar içindeki hali geldiği için gözümden 1 damla yaş aktı.

"Peki oraları geçtim. Neden sadece sen ve 1 kızın üstünde kan var diyerlerinde yok?"

"Çünkü Elif ve ben dayanamayıp yardım etmek istedik. Onu orda bırakamazdık. Elimden geldiğince uğraştım ve kurşunu çıkardım. Sonra onu alıp hastaneye götürdük."

Adam şaşırmış ifade ile bana baktı. Sanki inanmamıştı. Ama gerçekten kurşunu ben çıkarmıştım. Doktor olmamama rağmen hem de.

"Iyi sen saha çocuksun nasıl başardın?"

"Bilmem."

"Peki annen ve baban nerde? Onlara haber vermem gerek ve dışarıya çıktığını da."

Aha başlıyoruz. Bu soru artık canımı sıkmaya başlamıştı. Zaten sıkıyordu ama artık bıkmıştım bu sorudan.

"Şey benim annem ve babam öldü."

"Peki kimle kalıyorsun? Ya da nerde?"

"Sokakta." Zaten adam anlamıştır üstümdeki kıyafetlerden. 1 kahverengi kazak ve 1 pantalon vardı üzerimde.

"Sokakta kalmamalısın. Yetimhaneye haber vermem gerek."

"Olmaz!" Dedim hemen.

"Neden?"

"Çünkü.... Çünkü .  .  .  oradan kaçtım."

"Peki neden sana zarar mı verdiler?"

"Evet ama bu sizin bildiğiniz bir şey deyil."

"Ne peki?"

"Bunu konuşmak için buraya çağrıldığımı hiç sanmıyorum efendim."

Adam kafasını salladı ve benim ilerde doktor olabileceğimi söyledi. Çünkü milyonlarca insan bir kızı görüp yardım etmeyebilirmiş. Hatta doktorlar bile yapamayabilirlermiş.

Vay be İlgin sen neymişsin bee!

Adam bana su isteyip istemediğimi sordu. Ben de olur dedim. Adam gittiğinde gözüme bir dosya takıldı. Sanırım bu hapisteki insanlar içindi. Hemen sandalyeden kalktım ve dosyadaki yazıyı okudum. Üstünde KADIN SUÇLULAR yazıyordu. Dosyayı açtım. Sanırım oradaki kadınlar ile ilgili bilgiler vardı. Isimleri şöyleydi.  Ceren Bozok,Tülay Zarar,Anna Çetin,Zeynep Sorgucu. Daha birsürü isim vardı. Dur bir dakika! Ordaki kadının soy adı Çetin miydi?

Kapı tam açılacaktı ki ben hemen dosyayı kapatıp sandalyeye oturdum. Adama teşekkür ettim. Adam bana adımı sorduğunda İlgin Çetin dedim. Adam deftere bi şeyler not aldıktan sonra bana el salladı ve ben de odadan çıktım.

Karakoldan çıktıktan sonra diğerlerinin yanına gittim. Ve onlara ne anlattığımı söyledim. Ve onlar da aynı şeyleri dediklerini söylediler. Ama benim aklım ordaki yazan kadındaydı. Adı neydi yaa Azra hayır. ALYA hayır yaa. Neyse büyük ihtimalle soy isim benzerliğiydi. Zaten Toprak abinin de soy ismi benimkiyle aynıydı. Kafamda bin tane soru işareti vardı. Ama şimdi bunlarla ilgilenemem. Çünkü Defnenin durumu şu an daha önemliydi. Ama benim anlamadığım bir şey vardı. Adam neden katil adamı görüp görmediğimizi sormadı ki. Belki tekrar bizi çağıracaktı ya da Defnenin ifadesini alacaktı. Hastaneye gittiğimizde hemen koşarak yanına gittik. Oradaki adama sorduk.

"Defnenin durumu nasıl?"

"Yakını mısınız?"

Elif hemen atladı.

"Evet."

"Maalesef hastayı kaybettik. Başınız sağolsun."

________

Umarım beğenmişsinizdir... Bu bölümde biraz hatalar olabilir çünkü bu bölümü arabada yazdım sfsffs.





:)

YETIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin