22 Bölüm- Kadınım

987 20 10
                                    


"Kadınım"

Sessiz bir yaz akşamı.. Saat gecenin üçü, Madrid sokakları bomboş.. Gökyüzünde ışıldayan milyonlarca yıldız.. Ve balkonda oturup düşüncelerle boğuşan Çınar. Annesi ve sevdiği kadın arasında kalan adam..

Anne demek hayat demekti, nefes demekti.. Sadece dünyaya getirmek değil her anında yanında olmak demekti.. Üzüldüğümüzde başımızı dizine yaslayıp ağlamak, varlığıyla rahatlamak demekti... Ama Çınar için bütün bunlar Zehra teyzesi olmuştu.. Bir derdi olduğunda o ilgilenmiş, hastalandığında o başında beklemiş, dersleriyle o ilgilenmiş, o parka götürmüş, masallar anlatıp o uyutmuş, o nasihatlar verip o büyütmüştü.. Annesiyle ilgili güzel anıları sadece 3-4 yaşına kadar vardı.. O da hayal meyal.. O yaşındaki çocuk ne kadar aklında tuta biliyorsa.. Birden bire bırakmıştı annesi onunla ilgilenmeyi.. İlk evveller yüzüne bile bakmıyordu ve hep kavgalarını duyuyordu babasıyla.. Bir anıyı hayatı boyunca unutmayacaktı.. Annesinden uzak kalmaya dayanamıyordu.. Sadece ona sarılmak ve sevildiğini hissetmek istiyordu.. Bir keresinde bir filmde izlemişti, kızı kaybolduğunda bir annenin nasıl endişelendiğini. Ona nasıl sarılıp, nasıl saçını okşadığını.. Zehra teyzesine sorduğunda 'İnsan kaybetme korkusunu yaşarsa, daha çok bağlanır kaybede bileceği şeye' diye bir cevap almıştı ve çocuk aklıyla ahıra gidip saklanmıştı. Sırıtarak annesinin onu bulmasını beklemişti.. Bulup sarılmasını, öpmesini.. Gece onunla uyumayı hayal etmişti ve bütün bunların hayali bile gülümsemesine yetmişti.. Saatlerce beklemişti kısılıp saklandığı yerde hevesle.. Ama bulunduğunda hiç bir şey sandığı gibi olmamıştı.. Annesi ona kızmış, bu aptalca davranışı için bağırmış, ağlatmıştı.. Oysa teselliyi yine Zehra teyzesinde bulmuştu.. O anki hayal kırıklığı, üzgünlüğü hiç silinmiyordu yüreğinden. O duyguları, kendini boşluktaymış, kimsesiz bir çocukmuş gibi hissetmesini unutamıyordu.. Ama her ne olursa olsun çok seviyordu annesini. Sevecekti de.. Bu gün çok kırılmıştı annesine, yeteri kadar kırmıştı da..

Başını kaldırıp yatakta melekler gibi uyuyan karısına baktı adam. Hafif bir gülümseme yerleşti dudaklarına. Oturduğu yerden kalkıp yanına ilerledi ağır adımlarla. Ses çıkarmamaya özen göstererek yavaşca yatağın kenarına oturdu ve mışıl mışıl uyuyan karısını izlemeye koyuldu.

Dışardaki suni ışıklanmalar ve parlak gökyüzündeki ay odayı az da olsa aydınlatıyordu. Böyle hafif loş bir ortamda karısı bir başka güzel gözüküyordu gözüne.. Bakır kızıl tonundaki saçları yastığın üzerine serpilmiş, upuzun kirpikleri bir ok misali salınmıştı kadifemsi yanaklarına. Elinin tekini kaldırıp yavaşca yanağına değdirdi karısının. Pamuk gibi yumuşak tenini okşadı usulca. Yavaşca yanına yattı ve yastığa serpilmiş saçlarını kokladı. Bunun yetmeyeceğini anlayıp daha da sokuldu kadınına ve burnunu boynuna gömdü. Tarifi imkansız bir
koku yayıldı bedenine ve istemsizce gülümsedi adam. Bir parfüm kokusu değildi bu. Farklı bir şeydi.. Tarif edemeyeceği kadar güzel bir koku.. Ferhlatıcı.. Bağımlılık yapan ve mutluluk veren..

---

Üzerindeki ağırlıkla gözlerini kırpıştırarak açtı Toprak. Göğüslerinin üzerinden geçip bedenini saran geniş kolların kime ait olduğunu biliyordu. Hafifce yan tarafa döndüğünde boynuna değen kocasının ılık nefesi bütün vücudunu ürpertti. Garip bir dalgalanma yayılırken tüm vücuduna bir az daha sokuldu kocasına. Narin bedeni adamın iri, kaslı kollarıyla sarmalanmışken onu ne kadar özlediğini farketti. Boynuna çarpan ılık nefes içinde bir yerleri uyandırıyor ve vücudundaki ürperti daha da çoğalıyordu. Bu eziyete son vererek yavaşca geri çekildi ve çekilir çekilmez kocasının eksikliğini hissetti. Onun sıcaklığını hissetmek, kolları arasında olmak garip bir mutluluk ve huzur veriyordu, güvende olduğunu hissettiriyordu.

BENİMSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin