"Sigara içiyor musun?" diye sordu sarı saçlı çocuk. Karşısında Efe vardı ve sevgilisine sigarayı bıraktığını söylemişti. Bunu şuan itiraf etmesinde ki tek sorun kızın yanında oturuyor olmasıydı.
Efe elini saçına geçirip "Ha-hayır."diye mırıldandı. Cidden iyi yalan diyemiyordu. Yanında oturan sevgilisi de bunu anlamış olacak ki cırlayıp kalkıp gitmişti ve Efe de onu takip etmişti.
Dokuz kişi kalmıştık.
Yirmi ile başlayan mezcut kavgalardan, oyun bozanlardan dokuza düşmüştü. Çemberde ben, Arda, Fatih, Taha, Berra, Çağan ve ismini bilmediğim iki çocukla bir kız kalmıştı. Bana bir saat geçmesine rağmen bir kere bile şişe denk gelmemişti.
Şanslıydım.
Şişeşe çevrildi ve cevap kısmı bana geldi. Başımı kaldırıp soru soran kişiye baktığımda Taha ile göz göze geldim. Nedensiz bir heyecana kapıldığımda titrek bir nefes aldım.
"Doğruluk mu? Cesaretlik mi?"
"Doğruluk." Gölde yüzmeye veya birini öpmeye niyetim yoktu.
"Hoşlandığın biri var mı?"
"Var." Dediğimle Berra hariç herkesin gözü büyüdü. Aralarında uğultu başladığında gözlerim Ardaya döndü. Kafasını yere eğmişti ve uzun saçları yüzünün görünmesine engel oluyordu. Gözlerim açıkta kalan boynuna kaydığında boynuna kadar kırmızı renge büründüğünü fark ettim. Gülmemek için alt dudağımı dişledim.
"Kim?"
"Tek soru hakkın var?"
"O zaman bir dahakine sorarım."
"Bende doğruluğu tercih etmem."
"Of." Taha bıkkınca nefes verdiğinde gülümsedim. Gereksiz cesaretimle doğruyu söylemiştim ama kimi sevdiğimi şuan söyleyemezdim. En azından Arda buradayken...
Şişe tekrar döndüğünde bu sefer cevap kısmı Berraya soru kısmı tanımadığım çocuklardan birine gelmişti.
"Doğruluk, Cesaretlik?"
"Cesaretlik."
"Çağanı öp."
Duyduğum şeyle gözüm büyürken herkes tepkisiz şekilde duruyordu. Oyunun başından beri Çağana bakmıyorken o an gözlerim ona kaydı. Ağzı açık şekilde Berra ile bakışıyordu.
Fatih buz mavisi gözlerini öylece yere dikmişti. Tüm kasları gerilirken oturduğu yerde dikleşti ve çocuğa baktı. Yüzünden alaylı bir tebessüm geçtiğinde ayağa kalkıp herkesi susturdu. "Sesi duyuyor musunuz?" diye sorduğunda ise etrafta oluşan küçük mırıltılar da susmuştu. Herkes sesi duymaya çalıştığında "Ne sesi?" diye sordu çocuk. Fatih gözlerini tekrar çocuğa dikip dudaklarını yaladı.
"Selanın sesini." dedikten sonra koşup çocuğun üstüne zıpladı. Kızların çığlıkları eşliğinde herkes ayağa kalktığında erkekler önceden olacakları anlamış gibi onları ayırmak için aralarına girmişti. Bense diğer kızlar gibi o kadar seri davranamamıştım. Üstüme doğru gelen çocuğu görmüştüm ama tepki veremeden çocuğun dirseği burnuma çarpmıştı.
Dişlerimi sıkıp çığlık atmama engel oldum. Acıyla inleyip refleks olarak burnumu kapadım. Avuç içlerime sıcak, kırmızı sıvı dolduğunda sessizce küfür ettim. Yalpalayıp ayağa kalktığımda gözlerim acıyla kısılmıştı ve vücudum titriyordu.
"Kusursuz!"
Duyduğum sesle gözlerim anında sahibini buldu. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken dudaklarımın arasından şaşkınlık nidaları döküldü.
Arda hemen yanıma geldi ve bileklerimi tuttu. Bana kusursuz diye hitap ettiğinin farkında değildi sanırım. Yüzünde hiç şaşırmış bir ifade yoktu, bal rengi gözlerinde sadece endişe vardı. Dudağı titrerken ellerimi yavaşça burnumdan çekti.
Nefesi yüzüme vururken ağzımdan zorlukla küçük bir nefes aldım. Kirpikleri altındaki bal rengi gözleri endişeyle kısılırken dudaklarından birkaç kelime dökülüyordu.
Hiçbir şey duymuyordum.
Adeta büyülenen benliğim kullanım dışı olmuştu. Uzaktan gelen birkaç kişiyi seçebildiğimde burnuma değen soğuk şeyle ürperdim. Elimle soğuk buzu burnumdan çekmek için hamle yaptığımda hava kalan elimdeki parmakları parmaklarına doladı.
Elimi tutmuştu.
Diğer elini belime koyduğunda kaşlarımı çattım. Kısa sürede ayaklarım havalandığında beni kollarının arasında havaya kaldırdığını anlamıştım.
Dengemi sağlamak adına boynuna sarılamadan edemedim. Kalbim dayanamıyordu. Burnumun acısı adeta sızlamadan ibaret kalmıştı.
Başımı göğsüne yaslayıp gözlerimi kapadım. Ve bu anın bitmesini istemediğimi tekrar tekrar içimde sayıkladım.
"İyi misin?" Ardanın sesiyle gözlerimi aralamak istemiştim ama güçsüz düşmüştüm. "Hıhı." diye bir ses çıkardığımda kısıkça küfür etti. Bedeni benden ayrıldığında soğuk bedenimi kavradı. Kaşlarımı çatıp ne olduğunu anlamaya çalışırken beni yatağa bıraktı. Başım dönmeye başlamıştı.
Son gördüğüm şey bal rengi gözlerdi.
____Gözlerimi araladığımda gözüme çarpan ilk şey beyaz duvarda ki duvar saati oldu. Yaklaşık yirmi saniye boyunca yerimde yatıp nerede olduğumu anlamak için çevreme bakındım. Burası bir hastahane odasıydı.
Elimde hissettiğim kıpırdanma ile yerimde doğrulup çevreye bakındım. Ardanın eli elimdeydi ve başını dizlerimin üzerine koymuş uyuyordu. Ağzım açılırken, sevinç duygusu tüm bedenimi sardı.
Yavaşça yüzüne yaklaşıp kapalı kirpiklerini izledim. Sonra dışarıya baktım ve gecenin karanlığını izledim.
Gökyüzüne bilinmeyeni diledim.
_____
Bu aralar çok duygu değişimi yaşıyorum. Kafam allak bullak ve bölüm yazamıyorum. Özür dilerim :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kusursuz | texting
Krótkie OpowiadaniaBilinmeyen Numara: Seni yakaladım, kalbime sakladım. Bilinmeyen Numara: Şimdi geldim güzelim. Bilinmeyen Numara: Sende beni yakala, gülüşüne sakla. Numarayı engellediniz. "Saçmalık." diye mırıldandım. Tamamlandı.