yirmi

28.2K 2.1K 266
                                    

ne ara yirmi oldu ya...

romantizm pek olmasa da bazı şeylerin düğüm noktası olan bir bölüm

İyi okumalar...
____

Karanlık ve siyahtı. Yürüyordum. Her adımım ardındaki adımı ve sonsuzluğu getiriyordu. Küçük bedenim, annemi bulma umuduyla kaplıydı.

Örgülü saçlarım, ağırlık yapmıştı ve bozulmuştu. Annem yaptığı için çözememiştim, yıkayamamıştım. Canım yanıyordu.

"Hey." Müzik gibi bir ses doldu kulaklarıma. Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğim de kalbim büzüldü, parçalandı sonra tekrardan hayat buldu.

Annem önceden uzun olan kısa saçlarını geriye attı. Yine saçlarını kesmişti. Umursamadım.

Ona doğru koştum ve ulaşmayı bekledim. Bir türlü ulaşamayınca ağlamaya başladım. Sesim tüm boşluğu boğuyordu. Haykırdım, gitme dedim. Daha da hızlandım ve yanına ulaşabildim.

Tam elini tutacağım anda karanlıktan çıkan iki el boğazıma sarıldı.

Nefes nefese uyandım. Kalbim göğüs kafesine hiç olmadığı kadar hızlı vuruyordu. Nemli gözlerimden yaşlar süzüldüğünde dudaklarımdan kısık bir hıçkırık firar etti.

Artık gerçekten dayanamıyordum. Delirecektim. Kafamı hızla sallayıp, ayaklarımı yataktan sallandırdım. Nefes nefese sessizliğin hakim olduğu odayı izledim.

Üstümde Arda'nın poları vardı ve kokusu hafiflemişti. Somurtup kendime ve polara iyice sarıldım.

Hava oldukça soğumuştu ve açık pencereden soğuk hava giriyordu. Güneş, ağaçların arasından sıyrılıp yatağıma vuruyordu. Arkamı dönüp baktığımda kaşlarımı çattım.

Berra'nın yattığı yatak boştu. Hızla kalkıp, lavaboyu kontrol ettim. Kapı kilitliydi. Uzunca bir süre işini bitirmesi için bekledim ama içeriden tek bir ses bile gelmiyordu. En sonunda acı içinde bir inleme duyduğumda kapıya iyice yaklaştım.

"Berra?" diye sordum duyabileceği şekilde. Cevap gelmemişti. "Berra, iyi misin?" Tekrar ses gelmemişti. Geriye doğru açıldım ve nefes alıp verdim.

Planım var gücümle kişide tekme atıp kapıyı kırmaktı. Hala ağlamakta olduğum için gözyaşlarımı üstümdeki polara sildim. Üzülmeye, kırılmaya vaktim yoktu. Tekrar nefes alıp verdim ve tam ayağımı koşmak için hazırlamıştım ki kapının kilidi açıldı.

Kapı paslı sesiyle geriye doğru açıldığında ağzım açık Berraya bakıyordum. Benden daha dağınık haldeydi. Gözleri ağlamaktan şişmiş ve dudakları kurumuştu. Elleri ve bacakları titrerken burnuma kötü kokular gelmişti.

"Kustun mu?" Berra cevap vermeyip sadece başını olumlu anlamda salladı. Yanında gidip, ateşini ve göz bebeklerini kontrol ettim.

"Ateşin yok ama tansiyonun düşmüş olabilir."

"İyiyim ben." diyip yüzünü benden kurtardığında olduğum yerde kala kaldım. Kaşlarım çatıp gözlerimi kıstım.

"Sağlığın şaka olduğunu mu sanıyorsun?"

"Bu seni ilgilendirmez." dediğinde sinir hissi beni ele geçirmek üzereydi. Kapıdan çıkmak için ani bir harekette bulunduğunda bileğine yapıştım. Mavi gözlerini kısıp bana döndü.

"Arkadaşım değilsin, bir şeyim değilsin. Sana ne oluyor be?" diye cırladığında yüzümü buruşturdum. Evet, merhaba gerçek yüz. Bende ne zaman bu sahte sevimliliği bırakırsın merak ediyordum.

kusursuz | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin