25/ you're gone and i gotta stay high all the time.

18.8K 2.3K 723
                                    

taehyung yoktu.

yüreğimde başlayan bir zelzele tüm bedenimin zangır zangır titremesine sebep olan dalgaları, zonklayan damarlarım eşliğinde vücuduma yollarken parmak uçlarımın bile gerçekliğe döndüğümü haykırdığını hissediyordum. tüm bedenim bir kova farkındalığa batırılıp çıkarılmış gibi tepki veriyordu ve dakika içerisinde aldığım soluklar azalmıştı sanki. vücudumun reaksiyonları aksine zihnim öyle durağan, öyle sakindi ki; tüm güzel vakitlerimiz boyunca, kafamın içerisindeki bir yanın tüm bu anların illüzyondan ibaret olduğunu bildiğine emindim. tam da bu yüzden asıl harabeye dönmesi gereken yer ıssız bir okyanus gibiydi.

dün gece saatler boyu yıldızları izleyerek paralel evrenlerden, çiçekler ve şiirlerden, hatta hitler'den bile konuştuktan sonra taehyung'un 'bizim' için kiraladığı eve dönmüştük. tonlarca cümleyi içimizden defetmenin rahatlığı ikimizi de ölesiye mayıştırmıştı ve eve girdiğimizde taehyung'un bana ısıttığı ballı sütü içerek kaslarımın tamamen gevşemesini sağladıktan sonra taehyung ile karşılıklı kanepelere kıvrılmıştık. ikimiz de yüzümüzü birbirimizden yana dönmüş, sanki konuşmama antlaşmamız varmışçasına tek kelime etmeden birbirimizi seyrederek uykunun gözlerimizi vurmasını beklemiştik. uykuya dalana dek ara sıra birbirimize tebessüm etmiş, ben onun sık sık örtülen göz kapaklarını izlemiştim. yumuşacıktı, sıcacık bir andı benim için fakat sabahında taehyung neredeydi ki?

"jeongguk," seslenilen ismimi oldukça tanıdık bir sesten duyduğumda gözlerimi kırpıştırarak ayılır gibi olmuş; endişeden terleyen avuçlarımı pantolonuma sildikten hemen sonra ayaklanarak mutfağa doğru ilerlemiştim. duyduğum ses anlamlandıramadığım tonlarca şeyi daha da manasız kılmıştı ve merakla bağıran kafamın içerisini susturmak amacıyla kendimi mutfak kapısından içeriye atıvermiştim.

şiddetle yanık kokan tavayı karıştıran sarışın oğlan, bana öylesine tanıdık gelmişti ve bu tanıdıklıkla birlikte kulaklarıma düşmanca gelen, canımı yakan kahkahasını yeniden işitir olmuştum. "sen," diye mırıldanmıştım sonra çatılan kaşlarımla. neden burada olduğunu bilmiyor ve merak ediyor olsam da, onun ilk karşılaşmamızda kalbimi kıracağını umursamadan takındığı tavır yeniden gözümün önündeydi işte.

"bildin, ya, ben.." demişti umursamazca ve sonra tavasına dönerek kahverengiye bürünmüş krebe gözlerini devirivermişti. "bunu böyle de yersin değil mi? seni zehirlersem taehyung beni öldürür muhtemelen." taehyung'un evinde karşılaştığımızı hatırlayıp hatırlamadığını merak etmiştim bir anlığına zira tavırları süper rahattı. sanırım kötü hissettirdiğim birine karşı ben böyle olamazdım, bundan tuhaf gelmiş olmalıydı.

"taehyung nerede?" demiştim, onun konuşmasından bağımsız. mutfak tezgahının kenarına, tutuşan kısmı boşluğa denk gelecek biçimde bıraktığı sigarasını kıvrak bir hareketle parmakları arasına alıp dudaklarına götürürken bana döndermişti bedenini. "bir işi çıktı." demişti. "ıssız bir yerde yalnız kalma diye de beni başına dikti." sesi pek bir memnuniyetsiz çıkıyordu. huysuzlanırcasına alt dudağımı birkaç saniye sarkıttıktan sonra sessizce homurdandım. "sen de bayılıyormuşsun bana epey." deyiverdi ciğerlerindeki dumanı dudakları arasından sızdırırken. "ya, çok.." şeklinde karşılık vermiştim ve ironi yaptığım yüzümü soktuğum ifadeden belli oluyordu doğrusu.

sabah uyandığımda birisi kahvaltı hazırlayacaksa bunun taehyung olmasını isterdim. kahvaltıya bile gerek yoktu, onun sahiden yanımda olmasını isterdim fakat yoktu. ne işi çıktığını epey merak etmiştim lâkin esas odaklandığım şey mutfağın kapısında; düşen omuzlarım ve hayal kırıklığına uğramış ifadem ile, tıpkı aylar önce olduğu gibi jimin ile karşı karşıya gelmemdi. yine bu şekilde gerçekleşmişti. taehyung'un evine gitmiştim fakat onun sürekli ortaya çıkan işleri yüzünden jimin'i bulmuştum. tepkisini ölçmek adına onun sevgilisi olduğunu söylediğimde ise jimin'in bastığı yürek yorucu kahkaha hafızamda derin iz bırakmıştı işte. çok dokunmuştu bana onun sevgilisi olmak gibisinden tanrısal bir konumun alaycıl bir gülümsemenin yansımasını taşıması.

disfruto ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin